Benim en iyi dostum bir kitaptır.
- My best friend is a book.
Babana en iyi dileklerimle.
- Best regards to your father.
Yeteneğimin en iyisine göre görevimi yapacağım.
- I will do my duty to the best of my ability.
Sınavda elimden gelenin en iyisini yapacağım.
- I'll do my best on the test.
Yapabileceğinin en iyisini yaptın.
- You've done the best you can do.
Tom'un yapabileceğinin en iyisi bu mu?
- Is this the best Tom can do?
O en çok seyahat etmekten hoşlanır.
- She likes traveling best of all.
En çok sevdiğin birini al, hangisi olursa olsun.
- Take the one you like best, whichever it is.
En fazla üç saat satın aldık.
- We've bought three hours at best.
En iyi biçimde sonuçlanmasını umuyoruz.
- We're hoping for the best.
Tom işi elinden gelen en iyi şekilde yaptı.
- Tom did the job to the best of his ability.
Zaman çok değerli bir şeydir, bu yüzden onu en iyi şekilde kullanmamız gerekir.
- Time is a precious thing, so we should make the best use of it.
Sınavı geçmek için elimden geleni yapacağım.
- I will do my best to pass the examination.
Sizinle temasa geçmek için en iyi yol hangisidir?
- What's the best way to contact you?
Tom komşusuyla bir kuyuyu paylaştı.
- Tom shared a well with his neighbor.
Kuyudaki bir kurbağa okyanusu bilmez.
- A frog in a well doesn't know the ocean.
Onun böyle güzel bir teklifi reddetmesine şaşırdım.
- I am surprised that she refused such a good offer.
Sonunda aklıma güzel bir fikir geldi.
- At last a good idea struck me.
Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
- This is a good book, but that one is better.
Doktor olarak iyi değil.
- He is no good as a doctor.
Bu makas iyi kesmiyor.
- These scissors don't cut well.
Bu kravat sana çok iyi uyuyor.
- That tie suits you very well.
Sibirya Demiryolu, dünyadaki bir defada en uzun ve en iyi bilinen demiryoludur.
- The Siberian Railway is at once the longest and best known railway in the world.
Babana en iyi dileklerimle.
- Best regards to your father.
Manhattan New York'ta en iyi bilinen ilçedir.
- Manhattan is the best-known borough in New York.
Onun yeni romanı çoksatar oldu.
- Her new novel has become a best seller.
Onlar iyi konut alamadı.
- They could not get good housing.
Bu iyi hava devam ederse, iyi bir ürün alacağız.
- We'll have a good crop if this good weather keeps up.
O bu işe başladığından beri oldukça iyi durumda.
- He has been well off since he started this job.
Tom hâlâ iyi durumda.
- Tom is still doing well.
Onun Mahjong'da çok iyi olduğunu duydum.
- I hear he is good at mahjong.
O şimdi iyi; ne çok ağır ne de çok hafif.
- It's good now; neither too heavy nor too light.
Bugün yaptığın hayır yarın unutulacaktır. Ancak hayır yap.
- The good you do today will be forgotten tomorrow. However, do good.
Tom o kadar iyi bir öneriye sadece hayır diyemedi.
- Tom just couldn't say no to an offer that good.
Bu petrol kuyusu beni zengin edecek.
- This oil well is going to make me rich.
Bu petrol kuyusu günde 100 varilden daha fazla üretiyor.
- This oil well produces more than 100 barrels per day.
İsviçre, çok güzel bir ülkedir ve ziyaret edilmeye değerdir.
- Switzerland is a very beautiful country and well worth visiting.
O oldukça güzel söyledi.
- She sang pretty well.
Spor hem zihni hem bedeni sağlıklı yapar.
- Sports make us healthy in mind as well as in body.
Hasta da olsa sağlıklı olsa o her zaman mutludur.
- Whether sick or well, she is always cheerful.
Sanırım bu kitabı okumanız yararlıdır.
- I think it's good for you to read this book.
O, tasarruflarını yararlı şeylere yatırdı.
- He put her savings to good use.
Şirket, çeşitli kağıt ürünleri üretmektedir.
- The company manufactures a variety of paper goods.
Bu iyi hava devam ederse, iyi bir ürün alacağız.
- We'll have a good crop if this good weather keeps up.
O, bu proje için en iyisidir.
- He is the best for this project.
Yeteneğimin en iyisine göre görevimi yapacağım.
- I will do my duty to the best of my ability.
Bir şeye odaklan ve onu iyi yap.
- Focus on one thing and do it well.
Bizimle her şey iyidir.
- Everything is well with us.
Aferin böyle devam et, Bay Sakamato.
- Keep up the good work, Mr. Sakamoto.
Aferin böyle devam et, Tom.
- Keep up the good work, Tom.
Ben bütün iyileri tattım, ve sağlıklı olmaktan daha iyisini bulmadım.
- I tasted all goods, and didn't find better than good health.
Sağlıklı kalabildiğim sürece uzun yaşamak isterim.
- I want to live as long as I can stay in good health.
Birey, devletin menfaati için mevcut değildir.
- The individual does not exist for the good of the State.
Tom, acentenin menfaatı icabı işi bırakmalıdır.
- Tom should quit for the good of the agency.
O çok iyi bir öğretmendir.
- She's a very good teacher.
O çok iyi bir öğretmendir.
- She is a very good teacher.
Arabamı satarak iyi bir kazanç elde ettim.
- I made a good profit by selling my car.
İnsanların yeni mallara harcamak için daha fazla parası vardı.
- People had more money to spend on new goods.
Bu mallar için gümrük vergisi yok.
- These goods are free of duty.
Pekala, Tom'a veda öpücüğü vermeyecek misin?
- Well, aren't you going to kiss Tom goodbye?
İyi bir iş başardın. Senin için şapkamı çıkarmak istiyorum.
- You have done a good job. I'll take my hat off to you.
Çok güzel!Çok başarılı bir iş çıkardın.
- Very good! You did an excellent job.
Sigara içmek sağlık için faydalı değildir.
- Smoking is not good for the health.
Sabah erken kalkmak sağlığın için faydalıdır.
- It's good for your health to get up early in the morning.
O, konuşma sanatında yeteneklidir.
- He has a good art of talking.
Neden böyle iyi arkadaş olduklarını anlayamıyorum. Onların neredeyse hiç ortak yönleri yok.
- I can't understand why they're such good friends. They have hardly anything in common.
Sorun neredeyse çözüldü.
- The problem is as good as settled.
Taze meyve, sağlığın için yararlıdır.
- Fresh fruit is good for your health.
Güzel yemek pişirmenin püf noktası, kaliteli ve taze malzemeler kullanmaktır.
- The key to cooking good food is using high-quality, fresh ingredients.
O, bu bilgileri yararlı kullanıma sundu.
- He put this information to good use.
Balık yemek sağlığın için yararlıdır.
- Eating fish is good for your health.
Bilimsel bilginin her artışıyla insanın kötülük için gücü iyilik için gücü gibi aynı oranda artırılır.
- With every increase of scientific knowledge, man's power for evil is increased in the same proportion as his power for good.
Kötülüğe karşı iyilik yap.
- Render good for evil.
İyi bir iş yapmak istiyorsanız, uygun araçları kullanmalısınız.
- If you want to do good work, you should use the proper tools.
Kimse ona uygun bir fırsat tanımadı.
- No one gave him a good chance.
Pekâlâ, şimdilik işe yarar.
- Well, it'll do for the time being.
Pekala... Evim yeterince büyük değildir.
- Well... My house isn't big enough.
Şimdiye kadar her şey yolunda gidiyor.
- So far everything has been going well.
Bildiği kadarıyla işler yolunda gidiyordu.
- So far as he was concerned, things were going well.
Benim için sürpriz oldu, o çok iyi İngilizce konuştu.
- To my surprise, she spoke English very well.
Sergi bir ziyarete oldukça değer.
- The exhibition is well worth a visit.
Onun ailesi tamamen çok iyidir.
- His family are all very well.
Tom tamamen iyi bir şekilde anlayabiliyor.
- Tom can understand perfectly well.
Bazıları İngilizcede iyiler,ve diğerleri matematikte iyiler.
- Some are good at English, and others are good at mathematics.
Ben bütün iyileri tattım, ve sağlıklı olmaktan daha iyisini bulmadım.
- I tasted all goods, and didn't find better than good health.
Tom iyi bir yaşam sağlamaktadır.
- Tom makes a good living.
O iyi bir yaşam sağlamaktadır.
- She makes a good living.
Çocuklar okulda başarılı olsunlar diye çok stres altına sokuluyor, ama kendi iyilikleri için.
- There's so much stress put on kids to perform well in school, but with good reason.
Çok güzel!Çok başarılı bir iş çıkardın.
- Very good! You did an excellent job.
Şüphesiz o iyi bir adam ama güvenilir değil.
- He is a good fellow, to be sure, but he isn't reliable.
O kesinlikle iyi bir adam ama güvenilir değil.
- He is a good fellow for sure, but not trustworthy.
Bugün patronun keyfi yerinde mi?
- Is the boss in a good mood today?
O, sağlığı yerinde görünüyor.
- He seems to be in good health.
You did not win because I was sloppy. You bested me, Uncle. I've never seen you fight like that before.”.
I did my best.
I think your best bet would be to book the Italian tour for the end of June.
A rubber consists of the best of three games, unless one side wins the first two games.
He was listening to The Best of the Pink Floyd, smoking a joint.
That movie was both hilarious and touching; it was the best of both worlds.
He proved the best of the bunch. He deserved better than being frozen like a Popsicle under that glacier.
1. Now children, I want you all to be on your best behaviour when grandma arrives.
2. I'd just met his parents for the first time so I was on my best behaviour.
More than 250 people, most of them African-American churchgoers dressed in their Sunday best, erupted in screams when the presidential motorcade turned onto the street.
We tried to make our lives comfortable as best we could.
I didn't win the contest, but I sure gave it my best shot.
a good amount of seeds.
The bread is still good.
Good Friday.
The soup is good and hot.
The one thing that we can't do...is throw out the baby with the bathwater.... We know our process works pretty darn good and, uh, it’s really sparked this amazing phenomenon of this...high-quality website.
a good worker.
Walking is good for you.
The flashlight batteries are still good.
a good job.
The car was a good ten miles away.
all in good time.
Eat a good dinner so you will be ready for the big game tomorrow.
When we are happy, we are always good, but when we are good, we are not always happy.
And baby did his level best to say it for he was very intelligent for eleven months everyone said and big for his age and the picture of health.
... and Nancy Pelosi and Harry Reid thought was the best answer and drove it through. ...
... it is unquestionably the best way to admire the lavished scenery where mother ...