Bu resim uzaktan daha iyi görünüyor.
- Das Bild sieht besser von weitem aus.
Günden güne daha iyi olacağım.
- Ich werde von Tag zu Tag besser.
Bence daha iyisini yapabilirdi.
- Meiner Meinung nach hätte er es besser gekonnt.
Sen en iyisi polis gelene kadar bekle.
- Du solltest besser warten, bis die Polizei kommt.
Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
- This is a good book, but that is better.
Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
- This is a good book, but that one is better.
Kendimi geliştirmek istiyorum.
- I want to better myself.
İngilizceni geliştirmek istiyorsan onun konuşulduğu ülkelere gitsen iyi olur.
- If you are to improve your English, you had better go to countries where it is spoken.
Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.
- I like coffee better than tea.
Ben vokal müziği enstrümantal müzikten daha çok severim.
- I like vocal music better than instrumental music.
Gelecek sefer daha iyi yapmak zorundasın.
- We have to do better next time.
Daha iyi yapmak zorundayız.
- We've got to do better.
Ne kadar çok çabalarsam çabalayayım, onu, onun yapabildiğinden daha iyi şekilde yapamam.
- No matter how hard I try, I can't do it any better than she can.
Daha iyi şekilde yapabileceğimizi düşünüyoruz.
- We know we can do better.
Nereye gidersen git evinden daha güzel bir yer bulamazsın.
- Wherever you may go, you will not find a better place than your home.
Mary sadece daha güzel değil fakat Alice'den daha iyi notlar alır.
- Mary isn't only prettier, but she gets better grades than Alice.
No matter what I do, she says I can do better.
- Was auch immer ich tue, sie sagt, ich kann es besser.
I don't have anything better to do.
- Ich habe nichts Besseres zu tun.
That house is much better than this.
- Jenes Haus ist viel besser als dieses.
He looks much better now.
- Er sieht jetzt viel besser aus.