beslenme

listen to the pronunciation of beslenme
Турецкий язык - Английский Язык
nourishment
nutrition

You should pay more attention to nutrition. - Beslenmeye daha fazla dikkat etmelisin.

You should complement your nutrition with vitamins. - Beslenmeni vitaminlerle tamamlamalısın.

nutritive
nutriture
(Diş Hekimliği) diet

The Japanese's basic diet consists of rice and fish. - Japonların temel beslenmesi pirinç ve balıktan oluşur.

Malnutrition occurs when a person's diet contains too few or too many nutrients. - Kötü beslenme bir kişinin diyetinde çok az ya da çok besin içerdiği zaman oluşur.

alimentation

In order to stay alive, humans need alimentation, which consists of foods and beverages. - Hayatta kalmak için, insanların yiyeceklerden ve içeceklerden oluşan beslenmeye ihtiyacı var.

alimentary
nutrition, alimentation
aliment

In order to stay alive, humans need alimentation, which consists of foods and beverages. - Hayatta kalmak için, insanların yiyeceklerden ve içeceklerden oluşan beslenmeye ihtiyacı var.

nutritions
feedings
(Tıp) trophism
(Nükleer Bilimler) ingestion
beslenme bozukluğu
malnutrition
beslenme yetersizliği
starvation
beslenme alanı
(Denizbilim) feeding ground
beslenme alışkanlıkları
food habits
beslenme alışkanlığı
(Tıp) nutritional habit
beslenme ağı
food web
beslenme basamağı
(Denizbilim) trophic level
beslenme bozuklukları
nutrition disorders
beslenme bölgesi
catchment area
beslenme bölgesi
catchment basin
beslenme desteği
(Tıp) nutritional support
beslenme değerlendirmesi
(Gıda,Tıp) nutrition assessment
beslenme durumu
(Gıda,Tıp) nutritional status
beslenme eğitimi
(Tıp) dietetics
beslenme saati
(Tıp) feeding time
beslenme sistemi
(Denizbilim) feeding system
beslenme yetersizliği
(Gıda) malnutrition
beslenme çantası
(Gıda) lunch-box
beslenme anketi
(Tıp) nutrition survey
beslenme anketi
(Tıp) alimentation survey
beslenme araştırmaları
nutrition surveys
beslenme beyanı
(Gıda) nutritional claim
beslenme bilgisi
(Tıp) threpsology
beslenme birliği
(Denizbilim) trophic guild
beslenme birliği
(Denizbilim) feeding guild
beslenme bozukluğu
(Tıp) alimentation disorder
beslenme bozukluğu sonucu bozukluk
dystrophy
beslenme bölgesi
catchment area, catchment basin
beslenme değeri
(Gıda) nutritional value
beslenme dolaşımı
nutrition cycle
beslenme döngüsü
nutrient cycle
beslenme düzeni
diet
beslenme eksikliği
lack of nutrition
beslenme etiketlemesi
(Gıda) nutritional labeling
beslenme etiketlemesi
(Gıda) nutritional labelling
beslenme eğitimcisi
(Tıp) dietician
beslenme göçü
(Denizbilim) alimental migration
beslenme havzası
catchment area, catchment basin
beslenme havzası
(Coğrafya) reception basin
beslenme havzası
recharge basin
beslenme hormonu
(Biyokimya) trophie hormone
beslenme hormonu
(Denizbilim) trophic hormon
beslenme hızı
recharge rate
beslenme hızı eğrisi
recharge rate curve
beslenme ihtiyacı
(Denizbilim) nutritional requirement
beslenme ihtiyaçları
(Gıda,Tıp) nutrition requirements
beslenme ile ilgili
nutritional
beslenme ile ilgili
alimentary
beslenme kifayetsizliği
lack of nutrition
beslenme kuralları
dietary
beslenme kuyusu
recharge well
beslenme kıtılğı
(Tıp) nutrition deficiency
beslenme odası
(Tıp) feeding room
beslenme oranı
(Denizbilim) feeding ratio
beslenme piramidi
food pyramid
beslenme politikası
nutrition policy
beslenme sahası
recharge area
beslenme sorunu
(Tıp) nutrition problem
beslenme sorunu
(Tıp) alimentation problem
beslenme teknesi
river basin
beslenme tutumu
(Tıp) nutritional behavior
beslenme tüpü
food tube
beslenme uzmanı
dietitian
beslenme uzmanı
nutritionist

Tom is a nutritionist. - Tom bir beslenme uzmanıdır.

beslenme uzmanı
dietician
beslenme yetersizliği
lack of food
beslenme çantası
lunch box
beslenme çukuru
recharge pit
bebek beslenme bozuklukları
(Tıp) infant nutrition disorders
besle
{f} fed

They fed a black and a white dog. - Onlar bir siyah ve bir beyaz köpeği beslediler.

Tom fed the neighbor's cat while they were away. - Tom onlar uzaktayken komşunun kedisini besledi.

beslenmek
be fed
beslenmek
to feed; to be fed, to be nourished
dengeli beslenme
balanced diet
beslenmek
feed
anne sütü ile beslenme
(Tıp) breast feeding
besle
(Bilgisayar) feed from
beslenmek
be nourished
beslenmek
to be fed
beslenmek
fed

The Amazon is fed by a large number of tributaries. - Amazon, çok sayıda kollardan beslenmektedir.

beslenmek
nourished
dengeli (beslenme)
well-balanced
dengeli beslenme
balanced nutrition
yetersiz beslenme
malnourishment
yetersiz beslenme
undernutrition
yetersiz beslenme
innutrition
yetersiz beslenme
(Tıp) hypoalimentation
yetersiz beslenme
denutrition
yetersiz beslenme
inadequate nutrition
besle
{f} feed

Music feeds our imagination. - Müzik bizim hayal gücümüzü besler.

The hungry birds were eating from the bird feeder. - Aç kuşlar kuş besleyiciden yiyorlardı.

besle
foster

Knowledge of other cultures fosters a respect and tolerance for diversity. - Diğer kültürlerin bilgisi çeşitlilik için saygı ve hoşgörüyü besler.

besle
{f} feeding

What kind of food should I be feeding my dog? - Köpeğimi ne tür mamayla beslemeliyim?

How much should I be feeding my dog? - Köpeğimi ne kadar beslemeliyim?

besle
{f} nurture

Both body and spirit are nurtured. - Hem beden hem de ruh beslenir.

Sports nurture friendships. - Spor dostlukları besler.

besle
{f} fostering
besle
stoke up
besle
nourish

This food's not nourishing enough. - Bu yiyecek yeterince besleyici değil.

It's important to nourish your children with good food. - Çocuklarını iyi yiyeceklerle beslemen önemlidir.

beslenmek
live
besle
nourishing

Fish and meat are both nourishing, but the latter is more expensive than the former. - Hem balık hem de et besleyici fakat sonraki öncekinden daha pahalı.

This fish is inexpensive but nourishing. - Bu balık ucuz ama besleyici değil.

besle
stokeup
besle
stoke#up
beslenmek
(for an animal) to be fattened
beslenmek
take nourishment
beslenmek
(for a stream) to be fed
beslenmek
(for an animal) to be raised, be kept
beslenmek
to eat: İyi beslenmiyorlar. They don't eat properly. Balıkla besleniyor. He lives on fish
beslenmek
(for a thought, a feeling) to be cherished, be nurtured
beslenmek
live on
beslenmek
(for one thing) to be propped up or raised on (another); to be shimmed with
beslenmek
to be fed, be nourished
dengesiz beslenme
malnutrition
kötü beslenme
malnutrition

Malnutrition occurs when a person's diet contains too few or too many nutrients. - Kötü beslenme bir kişinin diyetinde çok az ya da çok besin içerdiği zaman oluşur.

odun ile beslenme
(Hayvan Bilim, Zooloji) xylophagy
sebzeli beslenme
vegetable diet
yetersiz beslenme
undernourishment
yetersiz beslenme
malnutrition

Any of us could suffer from malnutrition and not know it! - Herhangi birimiz yetersiz beslenmeye maruz kalabilir ve bunu bilmeyebilir.

One third of children who die before the age of 5 die from malnutrition. - 5 yaşından önce ölen çocukların üçte biri yetersiz beslenmeden ölüyor.

yetersiz beslenme
underfeeding
yetersiz beslenme
inanition
yetersiz beslenme sonucu rahatsızlık
deficiency disease
Турецкий язык - Турецкий язык
Vücut için gerekli besin maddelerinin alımı
Beslenmek işi
tagaddi
beslenme bozukluğu
Bazı organ ve dokularda veya organizmanın bütününde şekil veya çalışma düzensizliği meydana getiren, bir veya birkaç beslenme görevinin bozulması
beslenme eğitimcisi
Beslenme eğitimi ile uğraşan uzman
beslenme eğitimi
Besin maddelerinin özellikleri, insan vücudunun gelişmesinde yiyeceklerin etkisi ve görevi, yiyecek seçiminde dikkat edilmesi gereken noktalar, iyi beslenmenin sağlık yönünden önemi, ucuz ve dengeli beslenmenin yolları gibi konuları işleyen bilim dalı
beslenme odası
Anaokulu, ilköğretim okulu gibi eğitim kurumlarında yemek yenilen yer
beslenme saati
Anaokulu, ilköğretim okulu gibi eğitim kurumlarında yemek yeme zamanı
beslenme sorunu
Eğitim yetersizliği, ekonomik güçlükler, gıda üretimi ve dağıtımı, teknolojisindeki düzensizlikler sebebiyle ortaya çıkan olumsuz durum
beslenme uzmanı
Beslenmenin genel özelliklerini kitle çapında ele alan, inceleyen, uygulatan yetkili
beslenme yetersizliği
Çeşitli güçlükler ve yokluklar yüzünden vücuda gerekli olan gıdaların yerinde ve zamanında alınamaması durumu
beslenme çantası
Anaokulu ve ilköğretim öğrencilerinin beslenme saatindeki yiyeceklerini içinde bulundurdukları çanta
Beslenmek
nemalanmak
beslenmek
Besleme işine konu olmak
beslenmek
Kendini beslemek
dengeli beslenme
Sağlık için gerekli olan besinleri belirli ölçülerde ve düzenli bir biçimde alma
dengesiz beslenme
Büyüme, gelişme ve sağlık durumlarının bozulması veya gereğinden çok besin alarak aşırı şişmanlama dolayısıyla ortaya çıkan sağlık bozukluğu
dış beslenme
Besinin organik maddelerden sağlama, heterotrofi
yeterli beslenme
Vücudun yaşaması ve çalışmasını sürdürebilmesi için gerekli enerjinin karbon hidrat, yağ ve proteinlerden sağlanması işi
öz beslenme
Besinini bağımsız olarak sağlama, inorganik azot, azotlu maddeler ve karbon hidratların sentezini yapabilme, ototrofi
beslenme
Избранное