berideki

listen to the pronunciation of berideki
Турецкий язык - Английский Язык
hither
To this place, to here

He went hither and thither.

here to
On this side; the nearer
over here
{a} nearer, lower
{a} to this place or end
Being on the side next or toward the person speaking; nearer; correlate of thither and farther; as, on the hither side of a hill
Hither means to the place where you are. He has sent hither swarms of officers to harass our people
in a sense not physical
here, to this place
to this place (especially toward the speaker); "come here, please"
Hither and thither means in many different directions or places, and in a disorganized way. In American English, the expression hither and yon is sometimes used. Refugees run hither and thither in search of safety. the awful amount of time I spend moving things hither and yon every year!. here
To this place; used with verbs signifying motion, and implying motion toward the speaker; correlate of hence and thither; as, to come or bring hither
To this point, source, conclusion, design, etc
Applied to time: On the hither side of, younger than; of fewer years than
beri
since

She has been busy since last week. - O, geçen haftadan beri meşgul.

It is five years since we moved here. - Buraya taşındığımızdan beri beş yıl geçti.

beri
onwards
beri
from

Tom hasn't heard from Mary since she moved to Boston. - Tom Mary'den o Boston'a taşındığından beri haber almadı.

From the time he was a small boy, Tom knew that he wanted to be a policeman. - Tom, onun çocukluğundan beri, bir polis olmayı istediğini biliyordu.

beri
on
beri
for

It's been three years since Tom started working for Mary. - Tom Mary ile çalışmaya başladığından beri üç yıl oldu.

Tom has been hunting for a job since he lost his previous job last year. - Geçen yıl bir önceki işini kaybettiğinden beri, Tom bir iş aramaktadır.

beri
the near side
beri
this way
beri
free
beri
ever since

He has been ill ever since Sunday. - O, Pazar gününden beri hastadır.

Tom came to Japan three years ago and has been living here ever since then. - Tom üç yıl önce Japonya'ya geldi ve o zamandan beri burada yaşamaktadır..

beri
onward
beri
down

Tom's gone down two pant sizes since he went vegan. - O vegan olduğundan beri Tom iki pantolon ölçüsü düştü.

That politician has come down in the world since the so-called Recruit scandal was publicized. - Sözde acemi skandalı duyulduğundan beri o politikacı dünyada gözden düştü.

beri
the near side; this way; since, ever since; for
beri
here; near, this side (of)
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение berideki в Турецкий язык Турецкий язык словарь

BERÎ
(Osmanlı Dönemi) (Berâet. den) Kurtulmuş. Temiz. Kayıt ve hüküm altında olmayan. Zimmeti bulunmayan adam. Hiçbir karışıklık, kusur ve noksanı olmayan. Hastalıktan sâlim olan. (Bak: Ber
beri
Bu uzaklıkta bulunan
beri
çilek ve kiraz gibi etli ve ince kabuklu meyveler
beri
Bu uzaklıkta bulunan: "Ağaçlardan, karanlığın beri tarafına doğru bir nehir akışı var."- S. F. Abasıyanık. Çıkma durumundaki kelimelerden sonra getirilerek bir işin başlangıcını gösterir: "Kar sabahtan beri yağmıştı."- S. F. Abasıyanık
beri
Konuşanın önündeki iki uzaklıktan kendisine daha yakın olanı
beri
Çıkma durumundaki kelimelerden sonra getirilerek bir işin başlangıcını gösterir
berideki
Избранное