We are so similar and so different at the same time.
- Biz çok benzeriz ve aynı zamanda çok farklıyız.
We're actually quite similar.
- Biz aslında oldukça benzeriz.
The costumes were red, pink, blue, and so forth.
- Kostümler kırmızı, pembe, mavi ve benzeriydi.
He asked me my age, my name, my address, and so forth.
- O bana yaşımı, adımı, adresimi ve benzeri şeyleri sordu.
I am like my brother.
- Ben erkek kardeşime benzerim.
I ate different fruits like apples and bananas and such. I also ate two potatoes.
- Ben elma ve muz ve benzeri farklı meyveler yedim. Ayrıca iki patates yedim.
They are the spitting image of one another.
- Onlar birbirlerinin benzeri.
This is totally unprecedented.
- Bu bütünüyle eşi benzeri görülmemiş.
This is an unprecedented gesture.
- Bu eşi benzeri görülmemiş bir jest.
We ate sandwiches, cakes, and so on.
- Sandviçler, kekler ve benzeri şeyler yedik.
The vessel was loaded with coal, lumber, and so on.
- Gemi kömür, kereste, ve benzeri şeylerle yüklüydü.
Tom is a dead ringer for John.
- Tom John'un tıpatıp benzeri.
Tom is a dead ringer for John.
- Tom John'un tıpatıp benzeri.
We ate sandwiches, cakes, and so on.
- Sandviçler, kekler ve benzeri şeyler yedik.
She has many hobbies, cooking, knitting, gardening, collecting stamps, and so on.
- Yemek yapmak, örgü örmek, bahçıvanlık, pul toplamak ve benzeri birçok hobileri vardır.