benzemek

listen to the pronunciation of benzemek
Турецкий язык - Английский Язык
resemble

The girl resembles her mother. - Kız annesine benzemektedir.

He resembles his father very much. - O, babasına çok benzemektedir.

seem
look like

I want to look like them. - Onlara benzemek istiyorum.

I want to look like Tom. - Tom'a benzemek istiyorum.

appear
favor
bear resemblance to
approximate
mimic
resemble smb. in looks
correspond
take on
favour [Brit.]
border
compare
partake
(deyim) correspond to
as if
match
resemble somebody in looks
be parallel to
be parallel with
assimilate
approach
(deyim) correspond with
imitate
(Dilbilim) bear a resemblance to
simulate
to resemble, to look like, to imitate, to approximate (to); to take after çekmek
to resemble, look like, seem like
take after
look alike
dovetail
remind
remind of
have an air of
have resemblance to
be alike
seems
parallel
throw back
favour
benzeme
(Ticaret) reflection
birbirine benzemek
(Dilbilim) take after
fiziki olarak birine benzemek
take after
benze
resemble

My sister resembles my mother. - Kız kardeşim anneme benzer.

Do you think he resembles his father? - Onun babasına benzediğini düşünüyor musun?

benze
{f} resembling

Programming languages have gradually started resembling natural languages. - Programlama dilleri giderek doğal dillere benzemeye başladı.

benzeme
emulation
birbirine benzemek
similar to
Benze
(Tıp) homeo
adama dönmek benzemek
to look presentable; to look like somebody; to look like something
başarılı olacağa benzemek
show some promise
benzeme
mimesis
benzeme
mimicry
benzeme
simulation
benzeme
likeness
benzeme
kindred
benzeme
mimic
bir elmanın iki yarısı gibi benzemek
be as tweedledum and tweedledee
bire bir benzemek
bear a striking resemblance to
görünüşü benzemek
resemble smb. in looks
kuşa benzemek/dönmek
(for something) to be spoiled, be ruined, or be messed up unintentionally (usually because of abridgment or cutting)
tipi benzemek
resemble smb. in looks
çok benzemek
be the spit of smb
Турецкий язык - Турецкий язык
Sanısını uyandırmak, gibi görünmek: "Bu zavallı çokça içmişe benziyor, gözleri buğulanmış, biraz da kaymış."- M. Ş. Esendal
İki kişi veya nesne arasında birbirini andıracak kadar ortak nitelikler bulunmak, andırmak
İki kişi veya nesne arasında birbirini andıracak kadar ortak nitelikler bulunmak, andırmak: "Ona göre işlemeyen, kurulmuş, bozulmuş bir saat hastalanmış bir insana benzerdi."- A. H. Tanpınar
Sanısını uyandırmak, gibi görünmek
(Osmanlı Dönemi) MÜŞAKEHE
(Osmanlı Dönemi) MÜNASEBE
benzeme
Benzemek işi
benzemek
Избранное