I can only speak for myself.
- Ben sadece kendim adıma konuşabilirim.
I can't bring myself to trust his story.
- Ben onun hikayesine inanamıyorum.
In that respect, my opinion differs from yours.
- O bakımdan benim görüşüm sizinkinden farklıdır.
Put yourself in my position.
- Kendini benim yerime koy.
Thomas thinks he's the center of the world. He's very egocentric.
- Thomas kendisini dünyanın merkezi zannediyor. O, çok ben merkezci.
My brother-in-law is really egotistical.
- Eniştem gerçekten bencil.
She had a mole on her face.
- Onun yüzünde bir ben var.
Each molecule in our body has a unique shape.
- Vücudumuzdaki her molekülün benzersiz bir şekli vardır.
O utanç içinde başını eğdi.
- She bent her head in shame.