bende

listen to the pronunciation of bende
Турецкий язык - Английский Язык
servant
diener
slave, servant
subject
slave
creature
ben
i
bende seni özledim
i missed you too
bende seninle aynı fikirdeyim
i agree with you
ben
beauty spot
ben
myself

I can't bring myself to trust his story. - Ben onun hikayesine inanamıyorum.

I made this clothing myself. - Bu giysiyi ben kendim yaptım.

ben
nevus
ben
the "I" part of the psyche
Ben
(Diş Hekimliği) naevus
ben
dark fleck of color (in the skin of a ripening fruit)
ben
freckle (on a person's skin)
ben
spot, macula (in the eye)
ben
(Anatomi) spiloma
ben
yours

My dog is almost half the size of yours. - Benim köpeğim neredeyse boyunuzun yarısı kadar.

Put yourself in my position. - Kendini benim yerime koy.

ben
ego

An egoist is someone who thinks only about himself, and not about me. - Bir egoist, beni değil de sadece kendisini düşünen birisidir.

Tom is young, rich, spoiled and egocentric. - Tom, genç, zengin, şımarık ve benmerkezcidir.

ben
mole

Where do all these moles come from? - Tüm bu benler nereden geliyor?

She had a mole on her face. - Onun yüzünde bir ben var.

ben
me
ben
ive
ben
i'm
adamlık sende/bende kalsın
(Konuşma Dili) 1. You are going to have to do it anyway, so do it now willingly and it will be to your credit. 2. He has treated you badly, but anyhow treat him well
ben
mole, beauty spot
ben
mole; ego
ben
mole; beauty spot
efendilik bende kalsın. I don't want
to be guilty of behaving rudely./I wish to be known as a gentleman/a lady: Efendilik bende kalsın diye ona aynı şekilde cevap vermedim. As I wish to be known as a gentleman I didn't reply to him in kind
kabahat bende
It is my fault
sıra bende
it is my turn
yiğitlik bende kalsın
(Konuşma Dili) I don't want to be accused of having been the one who acted ungenerously
Английский Язык - Английский Язык
An ethno-linguistic group based in the Mpanda District of Rukwa Region in western Tanzania
Ben
A diminutive of the male given name Benjamin or, less often, of Benedict
ben
The oil of the ben seed
ben
Son of (used with Hebrew and Arabic surnames)
ben
A Scottish or Irish mountain or high peak
ben
A tree, Moringa oleifera or horseradish tree of Arabia and India, which produces oil of ben
ben
Ben-room: The inner room of a two-room hut or shack (as opposed to the but)
ben
Inner, interior
ben
a mountain or tall hill; "they were climbing the ben"
ben
Bentonite
ben
Within. Akiba ben Joseph Alfasi Isaac ben Jacob Alkalai Judah ben Solomon Hai Abba Mari ben Moses ben Joseph Israel ben Eliezer Ben Ali Zine el Abidine Ben Bella Ahmed Ben Nevis Ben Gurion David Big Ben Mohammed ben Brahim Boukharouba Eleazar ben Judah of Worms Eleazar ben Judah ben Kalonymos Elijah ben Solomon Elisha ben Abuyah Hecht Ben Heller Yom Tov Lipmann ben Nathan Ha Levi Hogan Ben Solomon ben Yehuda ibn Gabirol Ibn Tibbon Judah ben Saul Ishmael ben Elisha Israeli Isaac ben Solomon Jacob ben Asher Johanan ben Zakkai Joseph Ben Matthias Judah ben Samuel Karo Joseph ben Ephraim Luria Isaac ben Solomon Salomon ben Joshua Moses ben Maimon Manasseh ben Israel Meir ben Baruch Moses ben Menachem Moses ben Shem Tov Prusiner Stanley Ben Saadia ben Joseph
ben
A hoglike mammal of New Guinea (Porcula papuensis)
ben
EPA's computer model for analyzing a violator's economic gain from not complying with the law
ben
Son of; frequently used in personal names, as Ben-Gurion
ben
benedictive mood
ben
a mountain peak
ben
(Hebrew for "son, son of"; Aramaic bar) Used frequently in "patronymics" (naming by identity of father); Rabbi Akiba ben Joseph means Akiba son of Joseph
ben
Well Used with other words, e g ben marcato, well accented, emphasized
ben
{i} high point, summit, peak
Ben
{i} male first name (form of Benjamin)
ben
Within; in; in or into the interior; toward the inner apartment
ben
indic
ben
An old form of the pl
ben
a mountain or tall hill; "they were climbing the ben
ben
Son of
ben
The seed of one or more species of moringa; as, oil of ben
ben
pr
ben
Motor & Allied Trades Benevolent Fund
ben
The inner or principal room in a hut or house of two rooms; opposed to but, the outer apartment
ben
of Be
Ben
diminutive of Benjamin or, less often, of Benedict or Bernard
ben
The winged seed of the ben tree
ben
The inner room of a two-room hut or shack (as opposed to the but)
Турецкий язык - Турецкий язык
(Osmanlı Dönemi) f. Bağlanmış olan. Köle. Esir. Hizmetçi. Hizmetkâr. Kul
(Hukuk) Kul, köle, birine bağlı kimse
Kul, köle: "Aynı zamanda, bu has ve vefakâr bendesine mim koymuştu."- Y. K. Karaosmanoğlu
(Osmanlı Dönemi) kul
Ben zamirinin bulunma durumu eki almış biçimi
ben
Olta veya tuzağa konulan yem
ben
Bir kimsenin kişiliğini oluşturan temel öge, ego
ben
Kuşun yavrusuna taşıdığı yem
ben
Saçta, sakalda beliren beyazlık
ben
Çoğu doğuştan, tende bulunan ufak, koyu renkli leke veya kabartı: "Dedim tane tane olmuş benlerin / Dedi zülfüm değdi tel yarasıdır."- Âşık Ömer
BEN
(Osmanlı Dönemi) (Bak: Ene) t. Psk: Şuurlu kişiliğimiz. Başlangıçta çocuğun benliği şuurlu değildir. Kendisini başkasından ayıramaz. Fakat canlı olarak ihtiyaç ve istekleri vardır. Benin bu şuursuz haline "alt ben" denir. Kendisi ile başkası arasındaki farkı anlamaya, münasebetler kurmaya, düşünmeğe başlayınca şuurlu kişiliği, beni ortaya çıkar. Ben, kendi menfaatına gördüğü, haz duyduğu herşeyi ister. İsteklerine kendisi için tehlikeli, acı verici gördüğü yerde, yani yine kendisi için sınır koyar. Başkalarını hesaba katma
ben
Kişiyi öbür varlıklardan ayıran bilinç
ben
Tekil birinci kişiyi gösteren zamir: "Bütün sevgileri atıp içimden / Varlığımı yalnız ona verdim ben."- A. K. Tecer
ben
En çok üzümde görülen olgunlaşma belirtisi
Ben
(Osmanlı Dönemi) ENE
Ben
ego
ben
Çoğu doğuştan, tende bulunan ufak, koyu renkli leke veya kabartı
ben
Tekil birinci kişiyi gösteren zamir
ben
Tembel hayvan da denilen ve hep ağaçların üstünde asılı olarak yaşayan memeli hayvan
Английский Язык - Турецкий язык

Определение bende в Английский Язык Турецкий язык словарь

BEN
(Askeri) temel ansiklopedi numarası (base encyclopedia number - temel ansiklopedi numarası BE number basic encyclopedia number)
Ben
(isim) iç oda (İsk.)
Ben
{i} iç oda (İsk.)
ben
iskoç iç oda
ben
içinde

O utanç içinde başını eğdi. - She bent her head in shame.

ben
banağacı
ben
bu ağacm tohumu
ben
tepe/dağ
ben
bu tohumdan çıkanlan ince yağ
ben
Moringa aptera
ben
iç oda
ben
sorkun ağacı
bende
Избранное