Tom gerçekten sıkıntılıydı.
- Tom was genuinely troubled.
Tom çok sıkıntılı görünüyor.
- Tom looks very troubled.
Seni çok fazla rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- I am sorry that I have troubled you so much.
Sizi rahatsız ettiğim için çok üzgünüm.
- I'm very sorry to have troubled you.
Bulanık sularda balık tutmaya mı çalışıyorsun?
- Are you trying to fish in troubled waters?
Başkan Van Buren rahatsızdı.
- President Van Buren was troubled.
Fred, karısının dırdırından çok rahatsız idi.
- Fred was very troubled by his wife's nagging.
Tom gerçekten sıkıntılıydı.
- Tom was genuinely troubled.
Tom çok sıkıntılı görünüyor.
- Tom looks very troubled.
The democrat endeavored to accomplish his aim by himself.
- Der Demokrat bemühte sich, sein Ziel ganz allein zu erreichen.
He has consistently endeavored to help the poor.
- Er hat sich ständig bemüht, den Armen zu helfen.