I evidently don't get out enough.
- Belli ki yeterince dışarı çıkmıyorum.
It is evident that he did it.
- Onun onu yaptığı bellidir.
It was apparent that someone had taken the money by mistake.
- Birinin parayı yanlışlıkla aldığı belliydi.
The man is apparently deceiving us.
- Belli ki o adam bizi yanıltıyor.
He was taken care of by a certain young doctor.
- Ona belli bir genç doktor tarafından bakıldı.
Tom has certain qualities you'll appreciate.
- Tom takdir edeceğin belli niteliklere sahip.
If you are a parent, don't allow yourself to set your heart on any particular line of work for your children.
- Eğer bir ebeveyn iseniz, çocuklarınız için belli bir iş dalını çok istemenize izin vermeyin.
He is a teacher, as is clear from his way of talking.
- Onun konuşma şeklinden açıkça belli olduğu için, o bir öğretmendir.
It's clear that you're wrong.
- Senin hatalı olduğun bellidir.
The goal of the center should be to train young people from other countries within a specific time period.
- Merkezin hedefi, diğer ülkelerden gelen gençleri belli bir zaman aralığında eğitmek olmalıdır.
Everything will be decided on Monday.
- Her şey pazartesi günü belli olacak.
It is plain that you are to blame.
- Senin suçlanacağın belli.
Her implication in the crime was obvious.
- Onun suça karıştığı belliydi.
Tom was obviously a rich man.
- Tom'un zengin bir adam olduğu belliydi.