O bir göbek dansçısı.
- She's a belly dancer.
Son zamanlarda top gibi bir göbek büyütüyorum. Bu orta yaş olmalı.
- Lately, I've been growing a pot belly. It must be middle age...
Gözlerin midenden daha büyük olmamalı.
- You shouldn't have your eyes bigger than your belly.
Midesi dolu olan bir insan kimsenin aç olduğunu düşünmez.
- A man with a full belly thinks no one is hungry.
Tom hamile karısının karnına elini koydu.
- Tom put his hand on his pregnant wife's belly.
Bir insanın karnı doyar ama gözü doymaz.
- The eye is bigger than the belly.
It's evident that you told a lie.
- Yalan söylediğin belli.
I evidently don't get out enough.
- Belli ki yeterince dışarı çıkmıyorum.
Was that immediately apparent?
- O hemen belli oldu mu?
It's apparent that you don't want to help me anymore.
- Artık bana yardım etmek istemediğin belli.
After a certain point, everything became a little more difficult.
- Belli bir noktadan sonra her şey biraz daha zor oldu.
I am attracted to a certain boy in my class.
- Bizim sınıfta belli bir çocuktan etkileniyorum.
If you are a parent, don't allow yourself to set your heart on any particular line of work for your children.
- Eğer bir ebeveyn iseniz, çocuklarınız için belli bir iş dalını çok istemenize izin vermeyin.
It is not clear who wrote this letter.
- Bu mektubu kimin yazdığı belli değildir.
It's clear that you're wrong.
- Senin hatalı olduğun bellidir.
The goal of the center should be to train young people from other countries within a specific time period.
- Merkezin hedefi, diğer ülkelerden gelen gençleri belli bir zaman aralığında eğitmek olmalıdır.
Everything will be decided on Monday.
- Her şey pazartesi günü belli olacak.
It is plain that you are to blame.
- Senin suçlanacağın belli.
Obviously, he is lying.
- Belli ki yalan söylüyor.
Her implication in the crime was obvious.
- Onun suça karıştığı belliydi.