I want you to have a definite plan before you leave.
- Ayrılmadan önce belirli bir planının olmasını istiyorum.
The uncertainty about the weather has had a definite effect upon the Englishman's character.
- Hava hakkındaki belirsizlik İngilizlerin karakterlerinde belirli bir etkiye sahiptir.
Genes consist of a specific sequence of DNA.
- Genler DNA'nın belirli bir sıralanmasından oluşur.
I've heard that it is best to always feed your dog at a specific time every day.
- Köpeğinizi her gün belirli bir zamanda beslemenin en iyisi olduğunu duydum.
This book has a certain value.
- Bu kitap belirli bir değere sahiptir.
He is threatened by a certain gangster.
- O belirli bir gangster tarafından tehdit edilmektedir.
I have nothing particular to do.
- Yapacak belirli bir şeyim yok.
That particular person would run.
- Şu belirli kişi çalışacaktı.
I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day.
- Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.
I set myself realistic goals.
- Kendime gerçekçi hedefler belirliyorum.
The more people buy a given item of merchandise, the higher its price.
- İnsanlar malların belirli bir öğesini ne kadar çok alırsa, onun fiyatı o kadar yüksek olur.