Stop drinking. You're the designated driver.
- İçmeyi bırak. Belirlenmiş sürücü sensin.
Tom volunteered to be the designated driver.
- Tom belirlenmiş sürücü olmaya gönüllü oldu.
You are ten minutes behind the appointed time.
- Belirlenmiş sürenin on dakika gerisindesin.
In the same way as Hegel, Panovsky's notion of the dialectic makes history follow a predetermined course.
- Hegel'le aynı şekilde, Panovsky'nin diyalektik kavramı tarihe önceden belirlenmiş bir rotayı izlettirir.
One's lifestyle is largely determined by money.
- Kişinin yaşam tarzı, büyük ölçüde para ile belirlenir.
The price of the carpet is determined by three factors.
- Halı fiyatı üç etken tarafından belirlenir.
A fact-finding committee was set up to determine the cause of the incident.
- Olayın nedenini belirlemek için bir gerçeği bulma komitesi kuruldu.
I set some goals for myself.
- Ben kendim için bazı hedefler belirledim.
Can you identify which coat is yours?
- Hangi ceketin seninki olduğunu belirleyebilir misin?
A spectrometer uses light to identify the chemical composition of matter.
- Bir spektrometre, maddenin kimyasal bileşimini belirlemek için ışık kullanır.
What was the determining factor in this case?
- Bu durumda belirleyici faktör neydi?
They determined the date for the trip.
- Seyahat için tarihi belirlediler.
Our lives are determined by our environment.
- Yaşamlarımız çevremiz tarafından belirlenir.