bekliyorum

listen to the pronunciation of bekliyorum
Турецкий язык - Английский Язык
i am waiting

I am waiting my turn. - Ben sıramı bekliyorum.

I am waiting for you to finish your homework. - Ödevini bitirmeni bekliyorum.

ben bekliyorum
i am waiting
ben bekliyorum
i'm waiting
bekle
expect

You can't expect me to always think of everything! - Her zaman her şeyi düşünmemi bekleyemezsin.

Did that hotel meet your expectations? - Otel beklentilerini karşıladı mı?

bekle
hold on

Hold on a minute, please. - Bir dakika bekle,lütfen.

Hold on a moment, please. - Biraz bekleyin, lütfen.

bekle
hang on

Hang on a minute. I'll call Jimmy. - Bir dakika bekle. Jimmy'yi arayacağım.

We're a bit busy at the moment. Can you hang on a minute? - Şu anda biraz meşgulüz. Bir dakika bekleyebilir misiniz?

bekle
wait

You shouldn't wait here. - Burada beklememen gerekir.

I'll wait here until she comes. - O gelene kadar burada bekleyeceğim.

bekle
held on
bekle
{f} expected

The number of students who were late for school was much smaller than I had expected. - Okula geç kalan öğrencilerin sayısı beklediğimden çok daha azdı.

Students are expected to stay away from dubious places. - Öğrencilerin şüpheli yerlerden uzak kalması bekleniyor.

bekle
(Bilgisayar) pause

Tom put the key in the lock and paused a moment before he turned it. - Tom anahtarı kilide taktı ve onu çevirmeden önce bir süre bekledi.

Tom hit the pause button. - Tom bekletme butonuna bastı.

bekle
hold your horses
bekle
(Bilgisayar) waitfor
bekle
(Konuşma Dili) not so fast
bekle
{f} waiting

He kept me waiting for more than an hour. - O beni bir saatten daha fazla bekletti.

There were five patients in the waiting room. - Bekleme salonunda beş hasta vardı.

bekle
await

Maria awaited him, but he did not come. - Maria onu bekledi ama o gelmedi.

Tom wasn't awaiting me. - Tom beni beklemiyordu.

bekle
bide

We just need to bide our time. - Sadece uygun zamanı beklemeliyiz.

We need to bide our time. - Zamanımızı beklemeliyiz.

bekle
watch to
bekle
watch for
bekle
wait for

Please wait for five minutes. - Lütfen beş dakika bekle.

Please wait for thirty minutes. - Lütfen yarım saat bekle.

bekle
bode
bekle
{f} bided
bekle
{f} biding
bekle
{f} awaited

Maria awaited him, but he did not come. - Maria onu bekledi ama o gelmedi.

bekle
look forward

We always look forward to Tom's annual visit. - Tom'un yıllık ziyaretini her zaman sabırsızlıkla bekleriz.

May we look forward to receiving your order? - Siparişinizi almayı dört gözle bekleyebilir miyiz?

bekle
hold#on
bekle
look#forward
hala sipariş ettiğim kahvaltıyı bekliyorum
I'm still waiting for the breakfast I ordered
halen daha bekliyorum
i'm still waiting
bekliyorum
Избранное