Did that hotel meet your expectations?
- Otel beklentilerini karşıladı mı?
You can't expect me to always think of everything!
- Her zaman her şeyi düşünmemi bekleyemezsin.
If you hold on a moment, I will get Jane on the phone.
- Eğer biraz beklerseniz, Jane'i telefona alacağım.
Hold on a moment, please.
- Biraz bekleyin, lütfen.
Hang on till I get to you.
- Seni alana kadar bekle.
We're a bit busy at the moment. Can you hang on a minute?
- Şu anda biraz meşgulüz. Bir dakika bekleyebilir misiniz?
You shouldn't wait here.
- Burada beklememen gerekir.
I'll wait here until she comes.
- O gelene kadar burada bekleyeceğim.
The number of students who were late for school was much smaller than I had expected.
- Okula geç kalan öğrencilerin sayısı beklediğimden çok daha azdı.
Students are expected to stay away from dubious places.
- Öğrencilerin şüpheli yerlerden uzak kalması bekleniyor.
Tom put the key in the lock and paused a moment before he turned it.
- Tom anahtarı kilide taktı ve onu çevirmeden önce bir süre bekledi.
Tom hit the pause button.
- Tom bekletme butonuna bastı.
Five patients were in the waiting room.
- Bekleme salonunda beş hasta vardı.
We men are used to waiting for the women.
- Biz, erkekler kadınları beklemeye alışığız.
Maria awaited him, but he did not come.
- Maria onu bekledi ama o gelmedi.
Tom is in jail, awaiting trial.
- Tom duruşmayı beklerken hapistedir.
We need to bide our time.
- Zamanımızı beklemeliyiz.
We just need to bide our time.
- Sadece uygun zamanı beklemeliyiz.
We can hardly wait for the party on Friday.
- Cuma günkü partiyi bekleyemeyiz.
Please wait for thirty minutes.
- Lütfen yarım saat bekle.
Maria awaited him, but he did not come.
- Maria onu bekledi ama o gelmedi.
Tom told me he had nothing to look forward to.
- Tom bana sabırsızlıkla beklediği bir şeyi olmadığını söyledi.
I'll look forward to it.
- Onu sabırsızlıkla bekleyeceğim.