I think that's to be expected.
- Sanırım o beklenilen şey.
Tom returned one day earlier than expected.
- Tom beklenilenden bir gün daha erken döndü.
You can't expect me to always think of everything!
- Her zaman her şeyi düşünmemi bekleyemezsin.
The math homework proved to be easier than I had expected.
- Matematik ev ödevi beklediğimden daha kolay çıktı.
Please hold on a moment.
- Lütfen biraz bekleyin.
Can you hold on a little longer?
- Biraz daha bekler misiniz?
Hang on till I get to you.
- Seni alana kadar bekle.
Now, hang on a second.
- Şimdi, bir saniye bekle.
You shouldn't wait here.
- Burada beklememen gerekir.
Please wait half an hour.
- Lütfen yarım saat bekle.
The math homework proved to be easier than I had expected.
- Matematik ev ödevi beklediğimden daha kolay çıktı.
Students are expected to stay away from dubious places.
- Öğrencilerin şüpheli yerlerden uzak kalması bekleniyor.
Tom hit the pause button.
- Tom bekletme butonuna bastı.
Tom put the key in the lock and paused a moment before he turned it.
- Tom anahtarı kilide taktı ve onu çevirmeden önce bir süre bekledi.
There were five patients in the waiting room.
- Bekleme salonunda beş hasta vardı.
We men are used to waiting for the women.
- Biz, erkekler kadınları beklemeye alışığız.
Awaiting your quick response . . .
- Hızlı yanıtın bekleniyor.
Tom wasn't awaiting me.
- Tom beni beklemiyordu.
We need to bide our time.
- Zamanımızı beklemeliyiz.
We just need to bide our time.
- Sadece uygun zamanı beklemeliyiz.
We can hardly wait for the party on Friday.
- Cuma günkü partiyi bekleyemeyiz.
I'll wait for him for an hour.
- Onu bir saat bekleyeceğim.
Maria awaited him, but he did not come.
- Maria onu bekledi ama o gelmedi.
We always look forward to Tom's annual visit.
- Tom'un yıllık ziyaretini her zaman sabırsızlıkla bekleriz.
I'll look forward to it.
- Onu sabırsızlıkla bekleyeceğim.