beklemede

listen to the pronunciation of beklemede
Турецкий язык - Английский Язык
(Bilgisayar) parked
(Televizyon) in sleep mode
(Tıp) stand by

Stand by for my signal. - İşaretim için beklemede kalın.

Stand by for instructions. - Talimatlar için beklemede kalın.

sleep mode
(Bilgisayar) suspended
on stand by
(Televizyon) on hold
pending to
pending

An investigation is still pending. - Soruşturma hâlâ beklemede.

beklemede kalmak
stand by
beklemede olan
on call
beklemede olmak
wait
beklemede uçuş yolu
(Havacılık) holding pattern
beklemede uçuş yolu
(Havacılık) holding track
beklemede uçuş yolu şekli
(Havacılık) holding pattern mode
bekle
expect

The number of students who were late for school was much smaller than I had expected. - Okula geç kalan öğrencilerin sayısı beklediğimden çok daha azdı.

Don't expect too much. - Çok fazla şey bekleme.

bekle
hold on

Can you hold on a little longer? - Biraz daha bekler misiniz?

Hold on a moment, please. - Biraz bekleyin, lütfen.

bekle
hang on

Hang on till I get to you. - Seni alana kadar bekle.

Hang on a minute. I'll call Jimmy. - Bir dakika bekle. Jimmy'yi arayacağım.

bekle
wait

Please wait half an hour. - Lütfen yarım saat bekle.

Carlos waited a moment. - Carlos bir müddet bekledi.

bekle
held on
bekle
{f} expected

The number of students who were late for school was much smaller than I had expected. - Okula geç kalan öğrencilerin sayısı beklediğimden çok daha azdı.

The garden was larger than I had expected. - Bahçe beklediğimden daha büyüktü.

bekle
(Bilgisayar) pause

Tom hit the pause button. - Tom bekletme butonuna bastı.

Tom put the key in the lock and paused a moment before he turned it. - Tom anahtarı kilide taktı ve onu çevirmeden önce bir süre bekledi.

bekle
hold your horses
bekle
(Bilgisayar) waitfor
bekle
(Konuşma Dili) not so fast
bekle
{f} waiting

There were five patients in the waiting room. - Bekleme salonunda beş hasta vardı.

We men are used to waiting for the women. - Biz, erkekler kadınları beklemeye alışığız.

bekle
await

Maria awaited him, but he did not come. - Maria onu bekledi ama o gelmedi.

Tom is in jail, awaiting trial. - Tom duruşmayı beklerken hapistedir.

bekle
bide

We need to bide our time. - Zamanımızı beklemeliyiz.

We just need to bide our time. - Sadece uygun zamanı beklemeliyiz.

bekle
watch to
bekle
watch for
bekle
wait for

We can hardly wait for the party on Friday. - Cuma günkü partiyi bekleyemeyiz.

Please wait for five minutes. - Lütfen beş dakika bekle.

bekle
bode
bekle
{f} bided
bekle
{f} biding
bekle
{f} awaited

Maria awaited him, but he did not come. - Maria onu bekledi ama o gelmedi.

bekle
look forward

May we look forward to receiving your order? - Siparişinizi almayı dört gözle bekleyebilir miyiz?

Tom told me he had nothing to look forward to. - Tom bana sabırsızlıkla beklediği bir şeyi olmadığını söyledi.

bekle
hold#on
bekle
look#forward
ödül beklemede
(Bilgisayar) bonus hold
beklemede
Избранное