O, anılarımda kaybolmaya başlamıştı.
- She had begun to recede in my memory.
Salona gittiğimizde, konser çoktan başlamıştı.
- When we went to the hall, the concert had already begun.
1812 Savaşı başlamıştı.
- The War of 1812 had begun.
Fransız ve Hint Savaşı başlamıştı.
- The French and Indian War had begun.
Ne zaman başlamak istersin?
- When would you like to begin?
O, bize başlamak için sinyal verdi.
- He gave us the signal to begin.
Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı.
- I go into the store, and who do I see? An American friend, who immediately begins to tell me what has been going on with him since we last met.
Okul dokuzda başlar ve altıda biter.
- School begins at nine and is over at six.
İyi bir başlangıç iyi bir bitiş yapar.
- A good beginning makes a good ending.
Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
- The beginning is the most important part of the work.
Eğitim oturumunun 16:00'da başlaması planlandı.
- The training session is scheduled to begin at 4 p.m.
Oda basın konferansının başlamasını bekleyen muhabirlerle tıka basa doluydu.
- The room was jam-packed with reporters waiting for the press conference to begin.
I'm beginning to understand.
- I am beginning to understand.
In the beginning God created the heavens and the earth.
- In the beginning God created Heaven and Earth.
... we've begun to fight our way back. ...
... night ron has begun to eliminate ...