Ona hakikati söyletmekte başarılı oldu.
- She succeeded in getting him to tell the truth.
Hakikat karşısında galip gelemezsin.
- You can't win against the truth.
Bunda doğruluk payı var.
- There's some truth to this.
Doğruluk mu cesaret mi oynayalım.
- Let's play truth or dare.
Doğruyu söylemek gerekirse, ben senin baban değilim.
- To tell the truth, I am not your father.
Onun konuşması doğrudur.
- She speaks the truth.
Sonunda gerçek bizim tarafımızdan öğrenildi.
- At last, the truth became known to us.
Gerçek onlara söyleniliyormuydu?
- Were they being told the truth?
Ona hakikati söyletmekte başarılı oldu.
- She succeeded in getting him to tell the truth.
Rüyalar hakikati söyler.
- Dreams tell the truth.
Gerçeklik ve gerçek arasındaki fark nedir?
- What is the difference between reality and truth?
Birçok gerçekler ama yalnızca tek gerçeklik vardır.
- There are many truths, but only one reality.
Doğruyu söylemek gerekirse, onu gerçekten sevmiyorum.
- To tell the truth, I don't really like him.
O, gerçekten kaçmaya çalışmadı.
- She didn't try to evade the truth.