Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
Birlikte başlamak için buraya gelmemeliydin.
- You shouldn't have come here to begin with.
Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
- Let's go back before it begins to rain.
Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
- After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
İyi bir başlangıç iyi bir bitiş yapar.
- A good beginning makes a good ending.
Bütün başlangıçlar zordur.
- All beginnings are difficult.
Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
Oda basın konferansının başlamasını bekleyen muhabirlerle tıka basa doluydu.
- The room was jam-packed with reporters waiting for the press conference to begin.
In the beginning God created the heavens and the earth.
- In the beginning God created Heaven and Earth.
In the beginning God created the heaven and the earth.
- In the beginning God created the heavens and the earth.
... begin to feed the Americas. ...
... But it wasn't until the 1800's that finally we begin to unlock the second great force ...