Sanırım ev ödevimle ilgili çalışmaya başlamak zorundayım.
- I think I have to begin working on my homework.
Ne zaman başlamak istersin?
- When would you like to begin?
Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
- Let's go back before it begins to rain.
Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı.
- I go into the store, and who do I see? An American friend, who immediately begins to tell me what has been going on with him since we last met.
Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.
- In the beginning God created the heaven and the earth.
O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.
- At the beginning it'll be tough, but everything's tough at the beginning.
Oda basın konferansının başlamasını bekleyen muhabirlerle tıka basa doluydu.
- The room was jam-packed with reporters waiting for the press conference to begin.
Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
İyi bir başlangıç iyi bir bitiş yapar.
- A good beginning makes a good ending.
Bütün başlangıçlar zordur.
- All beginnings are difficult.
Doğum,bir şekilde,ölümün başlangıcıdır.
- Birth is, in a manner, the beginning of death.
O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.
- At the beginning it'll be tough, but everything's tough at the beginning.
O, başlangıçta bir şeyi ne kadar severse sevsin bir süre sonra ondan sıkılacaktır.
- He soon grows tired of a thing regardless of how much he liked it to begin with.
Esperanto öğrenmeye başladınız.
- You began to learn Esperanto.
Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
- He began his meal by drinking half a glass of ale.
Yağmur yağmaya başladığında biz başlamak üzereydik.
- We were about to start, when it began to rain.
Onun tezi bir anlam ifade etmiyor. Öncelikle onun teması belirsiz.
- His thesis doesn't make sense. To begin with, its theme is obscure.
Öncelikle, burada olmaya hakkın yok.
- To begin with, you have no right to be here.
Önümüzdeki hafta başlayarak yeni bir ders kitabı kullanacağız.
- Beginning next week, we'll be using a new textbook.
1812 Savaşı başlamıştı.
- The War of 1812 had begun.
Salona gittiğimizde, konser çoktan başlamıştı.
- When we went to the hall, the concert had already begun.
O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.
- At the beginning it'll be tough, but everything's tough at the beginning.
Doğum,bir şekilde,ölümün başlangıcıdır.
- Birth is, in a manner, the beginning of death.
Yolculuk henüz başladı.
- The journey has just begun.
Salona gittiğimizde, konser çoktan başlamıştı.
- When we went to the hall, the concert had already begun.
Okul dokuzda başlar ve altıda biter.
- School begins at nine and is over at six.
Sabah ibadeti saat on birde başlar.
- Morning worship begins at eleven o'clock.
İlk başta işimden hoşlanmadım ama artık ondan hoşlanmaya başlıyorum.
- At first I didn't like my job, but I'm beginning to enjoy it now.
O zaman ilkbaharın başlangıcıydı.
- It was then the beginning of spring.
Kaynaklar tükenmeye başlıyor.
- The supplies are beginning to give out.
Modern felsefe 19. yüzyılda başlamıştır.
- Modern philosophy has its beginnings in the 19th century.
Aşkta, sadece başlangıçlar vardır.
- In love, there are only beginnings.
I'm beginning to understand.
- I am beginning to understand.
In the beginning God created the heaven and the earth.
- In the beginning God created the heavens and the earth.
He is beginning to read a new book.
The house you want is down at the beginning of the street.
... CROWLEY: Let me ask you for more immediate answer and begin with Mr. Romney just quickly ...
... I thought I'd begin by just saying a little bit about my background. I grew up in an ...