Ben bütün gün yatakta kalmak zorunda kaldım.
- I had to stay in bed all day.
İki gün yatakta kalmak zorunda kaldım.
- I have had to stay in bed for two days.
Kanada'da zeminde değil yatakta uyuyoruz.
- In Canada we sleep in a bed, not on the floor.
Yeni evimde oturma odası zemin katta ve yatak odası birinci katta.
- In my new house, the living room is on the ground floor and the bedroom is on the first floor.
Tom, doğru ebatta alyan anahtarı olmadığı için karyolanın montajını yapamadı.
- Tom couldn't assemble the bed because he didn't have the right sized Allen key.
Halam ve eniştemi ziyaret ettiğimde tekerlekli karyolada uyurdum.
- I used to sleep in a trundle bed when I would visit my aunt and uncle.
Eski nehir yatağını iki kilometre izle.
- Follow the old river bed for two kilometers.
NASA'nın Mars gezicisi bir nehir yatağının izlerini keşfetti.
- NASA's Mars rover discovered traces of a river bed.
On to the back page, and Walter is walking the fields after school, clutching his teddy: 'I've made up another poem. Perhaps I'll be poet laureate one day!': Oh, sweet and cuddly darling Teddy, You keep me cosy in my beddy.