O çok güzeldir, daha neyse çok akıllıcadır.
- She is very beautiful, and what is more, very wise.
Doğduğum yer olan Nagasaki, güzel bir liman kentidir.
- Nagasaki, where I was born, is a beautiful port city.
Buz pateni zarif ve güzel olabilir.
- Ice skating can be graceful and beautiful.
O güzel ve ayrıca çok zarif.
- She is beautiful, and what is more, very graceful.
O en güzel çiçekten hoşlanır.
- He likes the most beautiful flower.
Bir dağ sırtı eteğinde güzel bir şehirde yaşamak çok hoştur.
- It's very pleasant to live in a beautiful city at the foot of a mountain ridge.
Bu tırtıl harika bir kelebeğe dönüşecek.
- This catterpillar will turn into a beautiful butterfly.
Bu tırtıl harika bir kelebek olacak.
- This caterpillar will become a beautiful butterfly.
Bu çiçek tatlı kokuyor.
- This flower smells beautiful.
O güzel değildi ama onun büyük, nazik kahverengi gözleri ve tatlı bir gülümsemesi vardı.
- She wasn't beautiful, but she had big, kind brown eyes and a sweet smile.
O çok güzeldir, daha neyse çok akıllıcadır.
- She is very beautiful, and what is more, very wise.
Çiçekler o kadar narin ve güzeldir ki şiirler ve metaforlar olmadan onlar hakkında konuşamazsın.
- Flowers are so fragile and so beautiful, that you can't speak about them without poetry or metaphors.
O gerçek bir güzellik.
- She is a real beauty.
Bir güzellik salonunda hoş ve mutlu bir zaman geçirmeye ne dersin?
- How about spending an elegant and blissful time at a beauty salon?
Ben, utangaç genç adama güzel kıza aşkını ilan etmesini tavsiye ettim.
- I advised the shy young man to declare his love for the beautiful girl.
Onun bir doğumda iki güzel kızı oldu.
- She had two beautiful girls at one birth.
Bayan Smith ünlü bir güzel kadındı.
- Mrs. Smith was a famous beauty.
Japonya manzara güzelliğiyle ünlüdür.
- Japan is famous for her scenic beauty.
Manzaranın güzelliği kelimelerle anlatılamaz.
- The beauty of the scenery is beyond description.
Kilise çiçeklerle güzelce dekore edildi.
- The church was beautifully decorated with flowers.
O, güzelce piyano çaldı.
- She played the piano beautifully.
Aktris güzel giyinmişti.
- The actress was dressed beautifully.
Hile çok güzel çalıştı.
- The trick worked beautifully.
Siyah saçlı güzel kız parkta idi.
- The beautiful girl with black hair was in the park.
Biz güzel manzaraya bakarak ayakta durduk.
- We stood looking at the beautiful scenery.
Bunun güzel bir şekilde üstesinden geldin.
- You handled that beautifully.
Onun kadar güzel bir şekilde Çince yazan birini bulmak zordur.
- It's hard to find someone who writes Chinese as beautifully as he.
It looks beautiful.
Beautiful! What a catch! (referring to an athlete catching a ball).
Beautiful! I dropped the soup on the floor!.
The skater performed a beautiful axel.
Anyone who has ever met her thought she was absolutely beautiful.
After watching Saturday's final, don't you agree that soccer is still the beautiful game that Pelé called it?.
They were the beautifulest boys I ever laid eyes on, and uncle sot great store by them.
Chris is a beauty.
It's the long weekend. Beauty!.
The beauty of the deal is it costs nothing!.
He made a beauty pass through the neutral zone.
... something beautiful. ...
... And it will change how you and I experience this beautiful ...