Çok acıklıydı, neredeyse ağlıyordum.
- It was so touching, I almost cried.
Ne acıklı bir hikaye!
- What a touching story!
Sahne oldukça dokunaklıydı.
- The scene was quite touching.
Bu çok dokunaklı bir hikaye.
- It's a very touching story.
Otomatik kapıların kesin bir avantajı, insanlar kapı kollarına dokunarak bulaşıcı hastalıklarını yayamayacaklarıdır.
- A definite advantage of automatic doors is that people can't spread their contagious diseases by touching door handles.
Görme engelli insanlar Braille denilen kabartılmış noktalardan oluşan bir sistem kullanarak, dokunarak okurlar.
- Blind people read by touching, using a system of raised dots called Braille.
Dairemin onarılmaya ihtiyacı var.
- My apartment needs touching up.
Yemeğime dokunan insanları sevmiyorum.
- I don't like people touching my food.
Tom eşyalarına dokunan insanları sevmez.
- Tom doesn't like people touching his stuff.
Cümleler kelimelere içerik getirir. Cümlelerin kişilikleri vardır. Onlar komik, akıllı, aptal, anlayışlı, dokunaklı, incitici olabilirler.
- Sentences bring context to the words. Sentences have personalities. They can be funny, smart, silly, insightful, touching, hurtful.
Kolumu bırak! İnsanların bana dokunmasına katlanamıyorum.
- Let go of my arm! I can't stand people touching me.
Onun sana dokunmasını sevmiyorum.
- I don't like her touching you.
Onun sana dokunmasını sevmiyorum.
- I don't like him touching you.
a touching story.
... getting the ball in the net without anyone touching it. ...
... ways that data is actually touching your lives every day, ...