Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
Şaşırmaktan hoşlanmıyorum.
- I don't like to be surprised.
Mary'nin kasabayı terk ettiğini ona söylediğimde, Tom gerçekten şaşırmış görünüyordu.
- Tom seemed genuinely surprised when I told him that Mary had left town.
Haberi duyduğunda, o şaşırmış olabilir.
- She may have been surprised when she heard the news.
Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
Şaşırmaktan hoşlanmam.
- I don't like being surprised.
Yurtdışında okuma kararım ebeveynlerimi şaşırttı.
- My decision to study abroad surprised my parents.
Onun sözleri beni şaşırttı.
- His words surprised me.
Kimse benden daha şaşkın değildi.
- No one was more surprised than me.
Şu kadınlar konuşamayacak kadar şaşkındılar.
- Those women were too surprised to speak.
... And you would be surprised to know, I was just looking at ...
... was surprised to see that their daily circulation is ...