Şüphesiz o iyi bir adam ama güvenilir değil.
- He is a good fellow, to be sure, but he isn't reliable.
Şüphesiz, o bir şoktu.
- It was a shock, to be sure.
O elbette toplantıdaydı ama uyuyordu.
- He was at the meeting, to be sure, but he was asleep.
O ünlü bir adam, elbette ben ondan hoşlanmıyorum.
- He is a famous man, to be sure, but I don't like him.
Hayalinin gerçekleşeceği gün kesin gelecek.
- The day is sure to come when your dream will come true.
Senin planın başarılı olacağı kesin.
- Your plan is sure to succeed.
Formu imzaladığınızdan ve mühürlediğinizden emin olun.
- Please be sure to sign and seal the form.
Dışarı çıkmadan önce ışığı söndürdüğünüzden emin olun.
- Be sure to put out the light before you go out.
Bunu yapmak istediğin için yaptığından emin olmak istiyorum.
- I want to be sure that you're doing this because you want to.
Tom'un burada olmayı planladığından emin olmak istedim.
- I wanted to be sure Tom was planning to be here.
... So I want to make sure to give her a call right ...
... And my friend Katie asked me to be sure to give her call ...