O, bir oturuşta on kutu mısır gevreğini bitirebilir.
- He can finish ten boxes of corn flakes in one sitting.
Bütün gün güneşte oturma iyi olamaz.
- It can't be good sitting in the sun all day.
Ben pencerenin yanında oturmayı severim.
- I like sitting by the window.
İki çocuk çitin üzerinde oturuyorlar.
- Two children are sitting on the fence.
Kolunu katlamış oturuyordu.
- He was sitting with his arms folded.
Masanın diğer ucunda oturan adam kim?
- Who is the man sitting at the other end of the table?
Tom yapayalnız oturan bir kız gördü, bu yüzden onunla konuşmaya gitti.
- Tom saw a girl sitting all alone, so he went over to talk to her.
Burada karanlıkta tamamen tek başınıza oturarak ne yapıyorsunuz?
- What are you doing sitting here in the dark all by yourself?
Karanlıkta burada yalnız oturarak ne yapıyorsunuz?
- What're you doing sitting here alone in the dark?
Tom oturma odasında oturmuş, çamaşırları katlıyordu.
- Tom was sitting in the living room folding laundry.
Akşam yemeği bittiğinde, oturma odasına geçti.
- When dinner was over, we adjourned to the sitting room.
Minderde oturmaktan bacaklarım ağrıyor.
- My legs ache from sitting on tatami.
Tom'un canı bir tiyatro koltuğunda iki saat oturmak istemiyordu.
- Tom didn't feel like sitting for two hours in a movie theater.
The Queen had three sittings for her portrait.
... as you're sitting down with them. ...
... The first two weeks, she's got them ' some of them sitting on the floor until finally ...