O, akrabaları ile aynı fikirde değil.
- He disagrees with his relatives.
O, akrabalarıyla birlikte kalıyor.
- He is staying with his relatives.
Einsteine göre her şey göreceli.
- According to Einstein, everything is relative.
Profesör dün güneş enerjisi konulu bir konferans verdi. Ben Göreceli Risk konulu bir konferans verdim.
- The Professor gave a lecture on solar energy yesterday. I gave a lecture on Relative Risk.
Nispi nem oranını ölçmek için, bir psikrometre kullanabilirsiniz.
- You can use a psychrometer to measure relative humidity.
Tom ve Mary yakın akrabadırlar.
- Tom and Mary are close relatives.
Yakında yaşayan bir yabancı uzakta yaşayan bir akrabadan daha iyidir.
- A stranger living nearby is better than a relative living far away.
Çekirdek aile genç bir önyargıdır; aslında, aileler sadece göreli zenginliğin son 50 ya da 60 yılı içinde birkaç yakın üyenin etrafında inşa edilmiştir.
- The nuclear family is a young prejudice; in fact, families have only been built around the few immediate members in the last 50 or 60 years of relative wealth.
Sorunla ilgili gerçekleri dinleyin.
- Listen to the facts relative to the issue.
... on. Now, remember that security is relative. You ...
... It's your rank relative to your peers in your class, ...