Köpeğimin uzun bir kuyruğu var.
- My dog has a long tail.
Onlar uzun süredir burada yaşıyor.
- They have lived here for a long time.
O kışın bitmesini epeydir özledi.
- He longed for the winter to be over.
Bunu epeydir yapmak istiyordum.
- I've been wanting to do that for a long time.
Büyük babamın hayatı uzun ve mutluydu.
- My grandfather's life was long and happy.
Bu günlerde, aslan payı genellikle en büyük pay anlamına gelmektedir; fakat çok geçmeden önce onun hepsi anlamına geliyordu.
- These days, the lion's share usually means the biggest share; but not so long ago, it meant all of it.
Uzun zamandır oraya gitmek istemektesin, değil mi?
- You have wanted to go there for a long time, haven't you?
Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
- The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
Gerçekten buraya ait olmadığımı hissediyorum.
- I feel that I don't really belong here.
Umarım otobüs çok geçmeden gelir.
- I hope the bus will come before long.
O, çok uzun konuşmayacağını söyleyerek başladı.
- He began by saying that he would not speak very long.
Tom uzun bir zaman için Fransızca konuşmayı öğrenmeyi deniyordu.
- Tom has been trying to learn to speak French for a long time.
Uzun zaman önce, burada bir köprü vardı.
- A long time ago, there was a bridge here.
Büyükannemi ziyaret edeli uzun zaman oldu.
- It's been a long time since I visited my grandmother.
Tom uzun zamandır bir öğretmen değil.
- Tom hasn't been a teacher long.
Tom uzun zamandır bir mektup yazmadı.
- Tom hasn't written a letter in a long time.
Ben onu ne kadar uzunlukta ödünç alablirim?
- How long can I borrow it?
Seto Köprüsü ne kadar uzunluktadır?
- How long is the Seto Bridge?
Bunu çoktandır yapmak istiyorum.
- I've been wanting to do that for a long time.
Yollarını kaybettiler, yoksa çoktan varmış olurlardı.
- They lost their way; otherwise, they would have arrived long ago.
NB:Çok uzun süre önce çizildi bu yüzden kalite kötüdür.
- NB: This was drawn a long time ago so the quality is low.
Onlar uzun süredir burada yaşıyor.
- They have lived here for a long time.
Uzun vadeli çıkarların uğruna, biz geliştirme departmanını satmaya karar verdik.
- For the sake of long-term interests, we have decided to sell the development department.
Senin uzun vadeli planların nedir?
- What are your long term plans?
Tom uzun sessizliği bozdu.
- Tom broke the long silence.
Dünya barışının özlemini çekiyoruz.
- We are longing for world peace.
Biz hepimiz dünyada barış için özlem duyuyoruz.
- We are all longing for peace in the world.
You don’t belong here — get out.
That house belongs to me.
Suppose x belongs to \mathbb{R}... (-- written: x \in \mathbb{R}).
I don’t belong to them!.
I stay too long: but here my father comes.
The Rabbit sighed. He thought it would be a long time before this magic called Real happened to him. He longed to become Real, to know what it felt like; and yet the idea of growing shabby and losing his eyes and whiskers was rather sad.
Every uptick made the longs cheer.
It's a long way from the Earth to the Moon.
He threw the ball long.
How long is it until the next bus arrives?.
The pyramids of Egypt have been around for a long time.
... If you sit still so long-- you know this better than anyone ...
... tells you how long it thinks it's going to take you, trying ...