Sophie'nin kendi midillisi vardı. Ona babası tarafından verilmişti.
- Sophie had her own pony. It had been given to her by her father.
Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir.
- Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature.
İnsana da aşırı sıcaklıklara karşı koruyucu cihazlar verilmektedir.
- Man, too, has been given protective devices against extreme temperatures.
Öğle yemeğini yemesi için Tom'a sadece on beş dakika veriliyor.
- Tom is only given fifteen minutes to eat his lunch.
Zaman verilirse, bu sorunu çözebilmeliyiz.
- Given time, we should be able to solve this problem.
Tom, Mary'ye eski gitarını vermeliydi.
- Tom should've given Mary his old guitar.
Belki Tom'a eski bisikletimi vermemeliydim.
- Maybe I shouldn't have given Tom my old bicycle.
Yukarıda verilen örneğe bak.
- See the example given above.
Tom ona verilen suyu içti.
- Tom drank the water that he was given.
Profesörün bize verdiği problemi çözmeye çalıştık fakat karışık görünüyordu.
- We tried to figure out the problem our professor had given us, but it seemed confusing.
Yiyecekler ve battaniyeler mültecilere verildi.
- Food and blankets were given to the refugees.
İnsanlar malların belirli bir öğesini ne kadar çok alırsa, onun fiyatı o kadar yüksek olur.
- The more people buy a given item of merchandise, the higher its price.
Yiyecekler ve battaniyeler mültecilere verildi.
- Food and blankets were given to the refugees.
Yukarıda verilen örneğe bak.
- See the example given above.
... REIHAN SALAM: Daniel, I wonder given that your mission is to ...
... given a copy of it to work with. ...