Tom uymak için elinden geleni yapıyor.
- Tom is doing his best to fit in.
Tom bir iş adamı olmak için uygundur.
- Tom is fitted to become a businessman.
Onun iş için uygun olduğunu düşünmüyorum.
- I don't think he is fit for the job.
Sinirli bir kişi bu iş için uygun olmaz.
- A nervous person will not be fit for this job.
Yalnızca onun iş için uygun olmadığını bulmak için çok çabalıyordu.
- He tried hard only to find that he was not fit for the job.
Oturma odasına uymadığı için masayı hediye olarak verdim.
- I gave away the table because it does not fit in the living room.
Bir keresinde yedi kişi benim arabama oturmayı başardı.
- I once managed to fit seven people in my car.
Kralın sadece bir çocuğu vardı ve o bir kızdı, bu yüzden ona ondan sonra kral olmak için uygun olacak bir koca temin edilmesi gerektiğini öngördü.
- The king had only one child, and that was a daughter, so he foresaw that she must be provided with a husband who would be fit to be king after him.
Tom bir iş adamı olmak için uygundur.
- Tom is fitted to become a businessman.
Tom çok sağlıklı görünüyor.
- Tom seems to be as fit as a fiddle.
Tom nispeten formda ve sağlıklı görünüyor.
- Tom is relatively fit and healthy.
Şaşırmış bir şekilde Nasıl olur da cebinin içine çantayı sığdırdın?! diye sordu kadın.
- How did you fit a briefcase into your pocket?! the woman asked, stunned.
Tom'un bir bavul içine sahip olduğu her şeyi sığdırması mümkün oldu.
- Tom was able to fit everything he owned into one suitcase.
Ben Tom'un beni onun dar programına uydurmasını umarım.
- I hope Tom can fit me into his tight schedule.
Tom bulmaca parçalarını birbirine geçirmek için zorlamaya çalıştı.
- Tom tried to force the puzzle pieces to fit together.
Sen yaşına bakılmaksızın bir fiziksel uygunluk testi için başvuruda bulunabilirsin.
- You can apply for a physical fitness test regardless of your age.
Öfkeli olmak bir filozofa yakışmaz.
- Anger does not befit a philosopher.
Alçak gönüllülük genç bir kıza yakışıyor.
- Modesty is befitting to a young girl.
Bu bana çok iyi uymadı.
- This didn't fit me very well.
Senin planın benimkine uymalı.
- Your plan must fit in with mine.
Onun öksürük nöbeti vardı.
- She had a fit of coughing.
O, öfke nöbetlerine eğilimlidir.
- He is subject to fits of anger.
Krallara layık bir şölen!
- A feast like this is fit for a king!
Her sabah koşarak formda kalıyorum.
- I keep fit by jogging every morning.
Formda kalmak zorundasın.
- You have to keep fit.
Böyle bir şölen krallara yakışır!
- A feast like this is fit for a king!
This job fits you - Bu iş sana uygun.
I think the girl working in the office is fit.
Dr. Percy has written a long ballad in many fits.
I want to fit the drapes to the design of the room.
She had a fit and had thrown all of his clothes out of the window.
The Wonder Bread advertising research results showed the “White Picket Fence” commercial had strong fit ratings.
The speaker should be certain that his subject fits the occasion.
The road is ten feet in width.
- Yol on fit genişliğinde.
They had to climb a wall six feet high.
- Onlar, altı fit yüksekliğinde bir duvara tırmanmak zorunda kaldı.
After months of fighting, Tom and Mary decided to call it quits.
- Aylarca süren kavgadan sonra Tom ve Mary fit olmaya karar verdi.
After their quarrel, she called it quits.
- Tartışmalarından sonra, o fit oldu.
... to fit that. ...
... Today, however, we have membranes, and we don't yet understand how membranes fit into ...