Havaalanı ne kadar uzak?
- How far away is the airport?
Himachal Pradesh'in başkenti Shimla, Chandigarh'tan sadece 115 kilometre uzak.
- The capital of Himachal Pradesh, Shimla, is only 115 kilometres away from Chandigarh.
Uzağa gitsen bile, telefon üzerinden birbirimizle temas kurmaya devam edelim.
- Even if you go far away, let's keep in touch with each other over the phone.
Onlar Tom'u bir sedye üzerinde uzağa aldılar.
- They took Tom away on a stretcher.
İstasyon iki metre uzakta.
- The station is two meters away.
Bütün yolu sadece onun evden uzakta olduğunu anlamak için yürüdüm.
- I went all the way to see her only to find her away from home.
Tom o yokken Mary'nin onun eviyle ilgileneceğine güvenemiyor.
- Tom can't trust Mary to look after his house while he's away.
Derhal yatmaya gitsen iyi olur, yoksa soğuk algınlığın daha da kötüleşir.
- You had better go to bed right away, or your cold will get worse.
Kuşlar dört bir yana uçuştu.
- The birds flew away in all directions.
Sonra küçük Gerda, onun göğsüne dökülen, oradan kalbine nüfuz edip, buz kalıbını eriten ve orada saplanmış olan küçük cam parçasını alıp götüren sıcacık gözyaşlarını döktü.
- Then little Gerda wept hot tears, which fell on his breast, and penetrated into his heart, and thawed the lump of ice, and washed away the little piece of glass which had stuck there.
Hey, oradan uzak dur.
- Hey, get away from there.
Balon rüzgar tarafından bir yere taşınıyordu.
- The balloon was carried away somewhere by the wind.
Uzak bir yere gidelim.
- Let's go somewhere far away.
Sanırım birkaç gün buradan uzaklaşmalıyız.
- I think we should get away from here for a few days.
O buradan hemen ayrıldı.
- She left here right away.
Başka yerde o kadar uzun kalmamalıydım.
- I shouldn't have stayed away so long.
Bunu şimdi yapmak zorundayız.
- We have to do this right away.
O şimdi öğle yemeğinde dışarıda olacak, bu yüzden hemen aramamız bir işe yaramaz.
- He'll be out at lunch now, so there's no point phoning straight away.
O dışarıdayken hırsız onun mücevherleriyle kaçtı.
- While she was out the thief got away with her jewels.
Patron dışarıdayken ofisin sorumlusu kim?
- Who is in charge of the office while the boss is away?
Ona bir araba çarptı ve hemen öldü.
- He was hit by a car and died right away.
O, hemen geri döneceğini söyledi.
- She said she would be back right away.
Tüm öğleden sonra durmadan uyudum.
- I slept the whole afternoon away.
The master is away from home.
Anchors away!.
Go away!.
While De Anza was exploring the Bay of San Francisco, seeking a site for the presidio, the American colonists on the eastern seaboard, three thousand miles away, were celebrating the signing of the Declaration of Independence.
... SO YOU'RE JUST THROWING MYRTLE AWAY? ...
... moving away from an anarchic web to a web that consists of ...