Ormanda yalnız başına yaşadı.
- He lived alone in the forest.
Yalnız yaşamaya alışkın.
- She is used to living alone.
O yalnız başına kahvaltı yaptı.
- He had breakfast all alone.
Çocukken odamda yalnız başına kitap okuyarak çok fazla zaman geçirdim.
- When I was a child, I spent many hours reading alone in my room.
Ben gidersem kimsesiz olacaksın.
- If I go, you'll be all alone.
Tek başına yaşıyordu.
- She is used to living alone.
O tek başına yürümeyi sever.
- She likes to walk alone.
Tek başına yaşıyordu.
- She is used to living alone.
Hiroko orada tek başına oturdu.
- Hiroko sat there all alone.
Lütfen sadece beni yalnız bırakın. Düşünmek istiyorum.
- Please just leave me alone. I want to think.
Sadece yalnız bırakılmak istediler.
- They just wanted to be left alone.
She walked home alone.
The responsibility is theirs alone.
The job was to hard for me to do alone.
I can't ask for help because I am alone.
... a stand-alone music beta end point and a bring to the Android@Home network. We call it Project ...
... - GABE, ARE YOU OKAY? - LEAVE ME ALONE. ...