Onun dün yakaladığı balık hâlâ canlı.
- The fish he caught yesterday is still alive.
Fare canlı mı yoksa ölü mü?
- Is the rat alive or dead?
Ölü ya da diri, seni hep seveceğim.
- Alive or dead, I'll always love you.
Onlar onun ölü mü yoksa diri mi olup olmadığını söyleyemedi.
- They could not tell whether he was dead or alive.
Tom silahlı çatışmadan sağ salim kaçtı.
- Tom escaped the gun battle alive and well.
Yılan sağ mı yoksa ölü mü?
- Is the snake alive or dead?
Eğer o uçağa binmiş olsaydım,şimdi hayatta olmazdım.
- If I'd taken that plane, I wouldn't be alive now.
Erkek kardeşlerin her ikisi de hâlâ hayatta.
- Both brothers are still alive.
Yer yaratıcı genç insanlarla hayat doluydu.
- The place was alive with creative young people.
Leyla, parası için Fadıl'ı canlı canlı yaktı.
- Layla burned Fadil alive for his money.
Bu sivrisinekler beni canlı canlı yiyorlar!
- These mosquitos are eating me alive!
Uyanık olmak hayatta olmaktır.
- To be awake is to be alive.
Tom, hayatta olmak için kesinlikle şanslı.
- Tom certainly is lucky to be alive.
Hayatta kalmak için ne heyecanlı bir zaman.
- What an exciting time to be alive.
Biz ne olduğunun farkındaydık.
- We were alive to what was going on.
Ben tamamen tehlikenin farkındaydım.
- I was fully alive to the danger.
Filler bugün yaşayan en büyük kara hayvanlarıdır.
- Elephants are the largest land animals alive today.
Yaşayan en uzun adam Carl'dır.
- Carl is the tallest man alive.
to keep the fire alive; to keep the affections alive.
The Boyne, for a quarter of a mile, was alive with muskets and green boughs. -- Thomas Babington Macaulay.
Tremblingly alive to nature's laws. -- William Falconer.
Northumberland was the proudest man alive. --Edward Hyde Clarendon.
... Andy Mackie is still alive, giving out harmonicas to kids. ...
... are rich and alive. ...