She was on verge of fainting.
- O, bayılmak üzereydi.
You're not going to faint, are you?
- Bayılmayacaksın, değil mi?
Tom looks like he's about to faint.
- Tom bayılmak üzere gibi görünüyor.
Tom looks like he's about to faint.
- Tom bayılmak üzere gibi görünüyor.
She was on verge of fainting.
- O, bayılmak üzereydi.
I don't want to pass out.
- Ben bayılmak istemiyorum.
Because he hadn't eaten anything before the hike, he was about to pass out.
- O, yürüyüşten önce hiçbir şey yememişti, bayılmak üzereydi.
I don't want to pass out.
- Ben bayılmak istemiyorum.
Because he hadn't eaten anything before the hike, he was about to pass out.
- O, yürüyüşten önce hiçbir şey yememişti, bayılmak üzereydi.
I don't want to pass out.
- Ben bayılmak istemiyorum.
Because he hadn't eaten anything before the hike, he was about to pass out.
- O, yürüyüşten önce hiçbir şey yememişti, bayılmak üzereydi.
I don’t want a nurse who swoons at the sight of blood.
- Kan görünce bayılan bir hemşire istemiyorum.
She fainted when she saw blood.
- O, kan görünce bayıldı.
Tom suddenly felt like he was going to faint.
- Tom aniden bayılacakmış gibi hissetti.