Because he hadn't eaten anything before the hike, he was about to pass out.
- O, yürüyüşten önce hiçbir şey yememişti, bayılmak üzereydi.
I don't want to pass out.
- Ben bayılmak istemiyorum.
I don’t want a nurse who swoons at the sight of blood.
- Kan görünce bayılan bir hemşire istemiyorum.
He fainted in the midst of his speech.
- Konuşmasının ortasında bayıldı.
She was on verge of fainting.
- O, bayılmak üzereydi.