O, muharebede yaralandı.
- He was wounded in battle.
Savaş asla barışı kanıtlamamıştır.
- Battle's never proven peace.
Savaş alanında defalarca kefeni yırttı.
- He cheated death many times on the battlefield.
Bir çatışmayı kaybetmek savaşı kaybetmek anlamına gelmez.
- Losing a battle doesn't mean losing the war!
Kısa bir çatışmadan sonra kasabayı ele geçirdik.
- We seized the town after a short battle.
Ben hastalıkla mücadele edeceğim.
- I will battle with illness.
Japonyanın savaş sırasında açlığa karşı sürekli bir mücadele verdiğini söyleyebiliriz.
- We can say that Japan was fighting a constant battle against hunger during the war.
Gerçekten bir kavga istemiyorum.
- I really don't want a battle.
Greenpeace çevreyi korumak için büyük bir mücadele veriyor.
- Greenpeace is fighting an uphill battle to save the environment.
Japonyanın savaş sırasında açlığa karşı sürekli bir mücadele verdiğini söyleyebiliriz.
- We can say that Japan was fighting a constant battle against hunger during the war.
Sen bütün çarpışmaları kazanabilirsin ama savaşı kaybedebilirsin.
- You can win all the battles yet lose the war.
Ben kendi savaşımı veriyorum.
- I fight my own battles.
The cavalry, by way of distinction, was called the battle, and on it alone depended the fate of every action. - William Robertson.
... because my parents always battled their weight. ...