O zamanda güneşte banyo yapıyordu.
- At that time, she was bathing in the sun.
Sami küvette, banyo yapıyordu.
- Sami was in the bathtub, bathing.
O zamanda güneşte banyo yapıyordu.
- At that time, she was bathing in the sun.
O banyo yapıyorken o onu gözetledi.
- She spied on him while he was bathing.
O, yıkanmak için soyundu.
- She undressed to take a bath.
Denizde yıkanmak istiyorum.
- I want to bathe in the sea.
Ben bir banyo yapmak istiyorum.
- I want to take a bath.
Su sıkıntısı nedeniyle, banyo yapamadım.
- Because of the water shortage, I couldn't take a bath.
Mayonu toparladın mı?
- Did you pack your bathing suit?
Tom'u hiç mayo içinde görmedim.
- I've never seen Tom in a bathing suit.
Zil çaldığında tam banyo yapmak üzereydi.
- She was just about to take a bath when the bell rang.
Ben bir banyo yapmak istiyorum.
- I want to take a bath.
Japonya'da, eğer bir dövmen varsa, kaplıcaların birçoğunda yıkanmana izin verilmeyeceğini biliyor muydun?
- Did you know that in Japan, if you have a tattoo, you won't be allowed to bathe in many of the hot spring resorts?
Kaplıcalar, Roma hamamlarıydı.
- Thermae were Roman baths.
Bu ürünü küvet, lavabo, duş, yüzme havuzu ya da su ve rutubetin olduğu başka herhangi bir yerin yanında kullanmayınız.
- Do not use this product near a bathtub, sink, shower, swimming pool, or anywhere else where water or moisture are present.
Zil çaldığında tam banyo yapmak üzereydi.
- She was just about to take a bath when the bell rang.
Ben bir banyo yapmak istiyorum.
- I want to take a bath.
Köpeğe banyo yaptırmak için kimin sırası?
- Whose turn is it to give the dog a bath?
Ben bir banyo yapmak istiyorum.
- I want to take a bath.
Ben sabah banyo yapmayı tercih ederim.
- I prefer to bath in the morning.
Arjantin'de yüzmeye gidenler piranhalar tarafından saldırıya uğradı.
- Bathers in Argentina were attacked by piranhas.
Odanın bir banyosu var mı?
- Does the room have a bath?
Onun bir banyosu var mı?
- Does it have a bathroom?
Bu nehirde yıkanmak tehlikelidir.
- It is dangerous to bathe in this river.
O, yıkanmak için soyundu.
- She undressed to take a bath.
Tuvalete gitmek zorundayım.
- I have to go to the bathroom.
Tuvalete gitmek zorundayım.
- I've gotta go to the bathroom.
Biz hayvanat bahçesine gittik ve daha sonra bir Roma hamamını ve Güney Cumbria'daki bir Roma kalesini gördük.
- We went to the zoo and then saw a Roman bath and a Roman fort in Southern Cumbria.
Japon kamu hamamı bir zamanlar bir mahallede sosyal yaşamın merkezi olarak kullanılıyordu.
- The Japanese public bathhouse was once used as a center of social life in one's neighborhood.
Tom küveti sıcak su ile doldurdu.
- Tom filled the bathtub with hot water.
Biri onu küvette boğmuştu.
- Somebody had drowned her in the bathtub.
İyi ve sıcak bir banyo yapmak gibisi yok.
- There's nothing like a good hot bath.
Tom'un bütün istediği güzel sıcak bir banyo idi.
- All Tom wanted was a nice hot bath.
Bazı erkek çocukları düzenli olarak yıkanmaktan hoşlanmazlar.
- Some boys don't like to bathe regularly.
Denizde yıkanmak istiyorum.
- I want to bathe in the sea.
Bathing in the sea is considered healthy.
The Victorians changed in a bathing machine before paddling in the sea.
The time for the bathing beauty had arrived. Botticelli's Venus, born of the salty brine, was dressed in nothing but splendor.
When half the children were dressed again, some peasant women in their Sunday best, out picking herbs, came up to the bathing-hut and stopped shyly.
His bathing trunks were ruined and he didn't have another pair.
Ye shall have just balances, and a just ephah, and a just bath. The ephah and the bath shall be of one measure, that the bath may contain the tenth part of an homer, and the ephah the tenth part of an homer: the measure thereof shall be after the homer.
The incoming tides bathed the coral reef.
A dense fog bathed the city streets.
The women bathed in the sun.
I'm going to have a midnight bathe tonight.