Basset hounds are gentle dogs.
- Basset tazıları kibar köpeklerdir.
Are you still playing the bassoon?
- Hâlâ bason çalıyor musun?
I quit playing the bass guitar.
- Ben bas gitar çalmayı bırakıyorum.
I play bass guitar in a guitar ensemble.
- Bir gitar topluluğunda bass gitar çalarım.
Several politicians exerted strong pressure on the committee.
- Birçok siyasetçi komite üzerine güçlü bir baskı uygulamıştır.
He has to have his blood pressure taken every day.
- O, her gün kan basıncı ölçtürmek zorundadır.
This machine can print sixty pages a minute.
- Bu makine dakikada 60 sayfa basabilir.
This book will be printed next year.
- Bu kitap, gelecek yıl basılacak.
Are you still playing the bassoon?
- Hâlâ bason çalıyor musun?
A lot of books are published every year.
- Her yıl bir sürü kitap basılır.
He had a book on physics published.
- Fizikle ilgili bir kitap bastırdı.
He pressed the brake pedal.
- O, fren pedaline bastı.
She pressed her lips firmly together.
- Dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı.
I have a pressing feeling in my stomach.
- Midemde bir basınç hissi var.
Right now, we have a problem that's a little more pressing.
- Şu anda, biraz daha fazla baskı yapan bir problemimiz var.
The first printing machine was invented by Gutenberg.
- İlk baskı makinesi Gutenberg tarafından icat edilmiştir.
Why did you put off the printing of my book?
- Benim kitabımın baskısını niçin erteledin?
He walked on tiptoe so that nobody would hear him.
- O, kimse onu duymasın diye parmak uçlarına basarak yürüdü.