Basset hounds are gentle dogs.
- Basset tazıları kibar köpeklerdir.
I play bass in a jazz band.
- Bir caz orkestrasında bas gitar çalıyorum.
Tom wants to buy a bass guitar, but he doesn't have enough money.
- Tom bir bas gitar almak istiyor ama yeterli parası yok.
Tom doesn't know how to play the bass guitar.
- Tom nasıl bas gitar çalacağını bilmiyor.
The press is interested in his private life.
- Basın onun özel hayatıyla ilgileniyor.
He pressed me to stay a little longer.
- O biraz daha uzun kalmam için bana baskı yaptı.
Newly printed books smell good.
- Yeni basılmış kitaplar güzel kokuyor.
This book will be printed next year.
- Bu kitap, gelecek yıl basılacak.
Are you still playing the bassoon?
- Hâlâ bason çalıyor musun?
I wish you would make a list of the newly published books.
- Keşke yeni basılmış kitapların bir listesini yapsan.
A lot of books are published every year.
- Her yıl bir sürü kitap basılır.
She pressed her lips firmly together.
- Dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı.
He pressed the button and waited.
- Butona bastı ve bekledi.
They'll keep pressing the foreman.
- Onlar ustabaşına baskı yapmaya devam edecekler.
Time is pressing, and quick action is needed.
- Zaman baskı yapıyor ve acil eylem gerekli.
The first printing machine was invented by Gutenberg.
- İlk baskı makinesi Gutenberg tarafından icat edilmiştir.
Why did you put off the printing of my book?
- Benim kitabımın baskısını niçin erteledin?
He walked on tiptoe so that nobody would hear him.
- O, kimse onu duymasın diye parmak uçlarına basarak yürüdü.