I play bass guitar in a guitar ensemble.
- Bir gitar topluluğunda bass gitar çalarım.
I play bass in a jazz band.
- Bir caz orkestrasında bas gitar çalıyorum.
Are you still playing the bassoon?
- Hâlâ bason çalıyor musun?
Are you happy with your new bass guitar?
- Yeni bas gitarından memnun musun?
I quit playing the bass guitar.
- Ben bas gitar çalmayı bırakıyorum.
Several politicians exerted strong pressure on the committee.
- Birçok siyasetçi komite üzerine güçlü bir baskı uygulamıştır.
The press is interested in his private life.
- Basın onun özel hayatıyla ilgileniyor.
This machine can print sixty pages a minute.
- Bu makine dakikada 60 sayfa basabilir.
This book is out of print.
- Bu kitabın baskısı tükendi.
He had a book on physics published.
- Fizikle ilgili bir kitap bastırdı.
We finally published the book.
- Sonunda kitabı bastık.
She pressed her lips firmly together.
- Dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı.
The crowd pressed toward the gate.
- Kalabalık kapıya doğru bastırdı.
I have a pressing feeling in my stomach.
- Midemde bir basınç hissi var.
Right now, we have a problem that's a little more pressing.
- Şu anda, biraz daha fazla baskı yapan bir problemimiz var.
Mistakes in the printing should be pointed out at once.
- Baskıdaki hatalara derhal dikkat çekilmelidir.
The first printing machine was invented by Gutenberg.
- İlk baskı makinesi Gutenberg tarafından icat edilmiştir.
He walked on tiptoe so that nobody would hear him.
- O, kimse onu duymasın diye parmak uçlarına basarak yürüdü.