Battle's never proven peace.
- Savaş asla barışı kanıtlamamıştır.
The dove stands for peace.
- Güvercin barış anlamına gelir.
Reconciliation among religions is the foundation of world peace.
- Dinler arasındaki uzlaşma dünya barışının temelidir.
If you can't make peace with yourself, how are you going to make peace with anyone else?
- Eğer kendinle barışamıyorsan, bir başkasıyla nasıl barışacaksın?
They came to make peace.
- Onlar barış yapmak için geldi.
Soldiers began to come home and find peacetime jobs.
- Askerler eve gelmeye barış zamanı işlerini bulmaya başladılar.
They signed the peace treaty.
- Onlar barış antlaşması imzaladı.
After months of negotiations, the peace treaty was completed.
- Aylar süren müzakerelerin ardından, barış antlaşması tamamlandı.
At long last, the two chiefs of the Indian tribes have decided to bury the hatchet and smoke the peace pipe.
- Nihayet, iki Kızılderili kabilenin şefleri savaş baltalarını gömmeye karar verdiler ve barış çubuğu tüttürdüler.