They sat on a park bench and began talking.
- Onlar parkta bir bankta oturdu.
Why did you paint the bench red?
- Neden bankı kırmızıya boyadın?
I'm going to bank the money.
İki kurbağa dere kenarında otururken yağmur yağmaya başlar. Kurbağalardan biri diğerine şöyle der: Çabuk suya gir, yoksa ıslanacağız.
- Two frogs are sitting on the bank, when it starts to rain. One of them says, Quick, get in the water so we don't get wet.
Kıbrıs iflası önlemek için mücadele ediyor.
- Cyprus is struggling to avoid bankruptcy.
Bir adam karşı kıyıda balık avlıyordu.
- A man was fishing on the opposite bank.
Evim Thames'in güney kıyısında.
- My house is on the south bank of the Thames.
Banka ekonomik durgunluk sırasında çöktü.
- The bank collapsed during the recession.
Bankaya gittim ve neyseki sırayla girmek zorunda kalmadım.
- I got to the bank and luckily didn't have to get in line.
Banka ona 500 dolar ödünç verdi.
- The bank loaned him 500 dollars.
Bu bir postane, şu ise bir bankadır.
- This is a post office and that is a bank.