Look at that mountain which is covered with snow.
- Karlarla örtülü şu dağa bak.
Meg didn't even look at me.
- Meg bile bana bakmadı.
Look in the mirror, pal.
- Aynaya bir bak dostum.
Don't worry. He may look intimidating at first glance, but he's actually a very friendly person.
- Endişelenme. İlk bakışta korkutucu gözükebilir, ama aslında çok arkadaş canlısı bir insandır.
I'll look after the children while you go shopping.
- Sen alışverişe giderken ben çocuklara bakarım.
Would you please look after my dog tomorrow?
- Yarın köpeğime bakar mısın lütfen?
He looked at me and smiled.
- O bana baktı ve gülümsedi.
Many nights did he spend, looking up at the stars.
- O birçok geceyi yıldızlara bakarak geçirdi.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
- Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
She looked her child in the face.
- O, karşısındaki çocuğuna baktı.
Tom carefully peered inside the box.
- Tom kutunun içine dikkatle baktı.
Tom peered out of the window.
- Tom pencereden dışarı baktı.
Let me have a look at your video camera.
- Video kamerana bir bakayım.