As a boy, I used to lie on my back on the grass and look at white clouds.
- Çocukken çimin üstünde sırtüstü uzanır beyaz bulutlara bakardım.
Every time I look at this picture, I think of my father.
- Bu resme her bakışımda, babamı hatırlarım.
Look in the mirror, pal.
- Aynaya bir bak dostum.
Don't worry. He may look intimidating at first glance, but he's actually a very friendly person.
- Endişelenme. İlk bakışta korkutucu gözükebilir, ama aslında çok arkadaş canlısı bir insandır.
Would you please look after my dog tomorrow?
- Yarın köpeğime bakar mısın lütfen?
She asked me to look after her baby in her absence.
- Onun yokluğunda bebeğine bakmamı rica etti.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
- Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
He looked at me and smiled.
- O bana baktı ve gülümsedi.
She has an absent look on her face.
- Yüzünde dalgın bir bakışı vardı.
Looking at your Facebook friends' photos is a waste of time.
- Facebook'taki arkadaşlarının resimlerine bakmak vakit kaybıdır.
Let me have a look at your video camera.
- Video kamerana bir bakayım.