Now I see that I misunderstood the sentence at first glance.
- Şimdi görüyorum ki, ilk bakışta cümleyi yanlış anlamışım.
I recognized Mr Jones at first glance.
- İlk bakışta Bay Jones'u tanıdım.
Look at this Japanese car.
- Bu Japon arabasına bak.
As a boy, I used to lie on my back on the grass and look at white clouds.
- Çocukken çimin üstünde sırtüstü uzanır beyaz bulutlara bakardım.
By the look in his eye I could tell that he was speaking tongue in cheek.
- Onun gözündeki bakışına göre onun şaka yollu konuştuğunu söyleyebilirdim.
Don't worry. He may look intimidating at first glance, but he's actually a very friendly person.
- Endişelenme. İlk bakışta korkutucu gözükebilir, ama aslında çok arkadaş canlısı bir insandır.
I'll look after the children while you go shopping.
- Sen alışverişe giderken ben çocuklara bakarım.
She asked me to look after her baby in her absence.
- Onun yokluğunda bebeğine bakmamı rica etti.
She looked at me and smiled.
- O bana baktı ve gülümsedi.
Many nights did he spend, looking up at the stars.
- O birçok geceyi yıldızlara bakarak geçirdi.
She looked her child in the face.
- O, karşısındaki çocuğuna baktı.
She has an absent look on her face.
- Yüzünde dalgın bir bakışı vardı.
Let me have a look at your video camera.
- Video kamerana bir bakayım.
I knew at a glance that he was an honest man.
- Onun dürüst bir adam olduğunu bir bakışta bildim.
He saw at a glance that his daughter had been crying.
- O, kızının ağladığını bir bakışta gördü.
Our peoples have more in common than can be seen at first sight.
- Bizim halkların ilk bakışta görülebilenden daha çok ortak yönleri var.
The problem is not as simple as it might seem at first sight.
- Sorun ilk bakışta göründüğü gibi kadar basit değildir.