Deniz samuru, sırtüstü yüzerken istiridye yemeyi seviyor.
- Sea otters love to eat clams while swimming on their backs.
O, sırtında bir sırt çantası taşıyor.
- She is carrying a backpack on her back.
Bana onun geniş bir arkası olduğu söylendi.
- I am told he has a broad back.
Çamaşır yıkarken oğlunun pantolonunun arka cebinde bir prezervatif buldu.
- While doing the wash she found a condom in the back pocket of her son's pants.
Ne yazık ki plan ters tepti.
- Unfortunately, the plan backfired.
Belki bütün bunu tersine yapıyoruz.
- Maybe we're doing this all backwards.
Sekizden önce geri döndü.
- He came back before eight.
Ne zaman geri döneceksin?
- What time will you be back?
Sürekli seni desteklemekten bıktım.
- I'm fed up with always backing you up.
Tom beni desteklemek için kaldı.
- Tom stayed to back me up.
Saçını tıraş edersen, tekrar daha kalın uzayacaktır.
- If you shave your hair, it will grow back thicker.
Omurgasızların hiçbir omurgası veya bel kemiği yoktur.
- Invertebrates have no backbone or spinal column.
Tom şimdi vazgeçmek üzere değil.
- Tom isn't about to back down now.
Bir bebek olmak için geriye gitmek istiyorum.
- I want to go back to being a baby.
Sadece ne kadar geriye gitmek istiyorsun?
- Just how far back do you want to go?
Sınıfın arkasındaki birkaç öğrenci uyuyorlardı.
- Several students in the back of the classroom were sleeping.
Mağazanın arkasındaki karanlık bir köşede gözden kayboldu.
- He disappeared into a dark corner at the back of the shop.
Galiba yarın yine buraya geri geleceğim.
- I'll probably come back here again tomorrow.
Tom yine evde, uykusunu tamamlıyor.
- Tom is back at the house, catching up on his sleep.
Ne zaman döndün? Ben önceki gün geri döndüm.
- When did you return? I came back the day before yesterday.
Önceki gece partiden geç dönmeme rağmen sabah bir papatya kadar dinçtim.
- Although I came back late from the party last night, I was as fresh as a daisy in the morning.
Bu hükümet gerçekten eskiye dönüş yapıyor.
- This government is really putting the clock back.
Tepenin üstündeki eski kilise on ikinci yüzyıla kadar uzanmaktadır.
- The old church on the hill dates back to the twelfth century.
Hapishaneden çıktığımda, Tom tekrar ayaklarımın üstünde durmama yardımcı oldu.
- When I got out of prison, Tom helped me get back on my feet.
Bir kertenkelenin kuyruğunu kesersen, o tekrar uzar.
- If you cut the tail off of a lizard, it will grow back.
Tekneye geri dönelim.
- Let's get back to the boat.
Tom tekneye dönmeye çalıştı.
- Tom tried to get back in boat.
Mütevazı bir geçmişten geliyorum.
- I come from a humble background.
Leyla sıkı bir dini geçmişten geliyor.
- Layla comes from a strict religious background.
Tom geçmişe seyahat etti.
- Tom traveled back in time.
Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
- It is considered impossible to travel back to the past.
Arkada bir oda istiyorum.
- I'd like a room in the back.
Muhtaç arkadaşlarına asla sırtını dönmez.
- He never turns his back on a friend in need.
Köpek geriye doğru yürüdü.
- The dog walked backward.
Arabayı geriye doğru park etmek neden ileriye doğru park etmekten daha kolaydır?
- Why is it easier to park the car backwards than forwards?
Babam eve dönmeden önce uykuya daldım.
- I fell asleep before father came back home
Tom tekrar uykuya daldı.
- Tom fell back to sleep.
Nereye gittiğimizi bilmek için bazen geriye bakmalıyız.
- Sometimes we need to look back to know where we are going to.
Aktris, sahne üzerinde geriye düştü.
- The actress fell backward over the stage.
Sekizden önce geri döndü.
- He came back before eight.
Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
- Let's go back before it begins to rain.
Tom şimdi sözünden dönemez.
- Tom can't back down now.
Tom kesinlikle sözünden dönecek bir insan tipi gibi görünmüyor.
- Tom certainly doesn't seem like the kind of person that would back down.
Resmimizi arkadaki heykelle çektirelim, değil mi?
- Let's have our picture taken with the statue in the back, shall we?
Tom yardım etmek için beni geri gönderdi.
- Tom sent me back to help.
Tom yardım etmek için dönen tek kişi.
- Tom is the only one who came back to help.
Tom Mary'nin 2.30'a kadar geri dönmesini bekliyor.
- Tom expects Mary back by 2:30.
Onun öğle yemeğinden önce geri gelmesini bekliyorum.
- I expect her to come back before lunch.
Arkaya yakın masalardan birinde oturalım.
- Let's sit at one of the tables near the back.
Tom saçını arkaya taradı.
- Tom combed back his hair.
O henüz geri gelmedi. Kaza geçirmiş olabilir.
- He isn't back yet. He may have had an accident.
Hiçbir kültürel geçmiş, sanatı anlamak için gerekli değildir.
- No cultural background is necessary to understand art.
Polisler kalabalığı geride tuttu.
- The police held back the crowd.
Tom ve Mary geride uzağa oturdular.
- Tom and Mary sat way in the back.
TV uzaktan kumandasını bana geri ver.
- Give me back the TV remote.
Terinde olsam uzak dururum.
- I'd stand back if I were you.
Turn the book over and look at the back.
I hurt my back lifting that dictionary.
We'll meet out in the back of the library.
The ship's back broke in the pounding surf.
The small boat raced over the backs of the waves.
I hung the clothes on the back of the door.
I’d like to find a back issue of that magazine.
I still need to finish the back of your dress.
The titles are printed on the backs of the books.
Can you fix the back of this chair?.
U in rude is a back vowel.
Put some back into it!.
Tap it with the back of your knife.
The office fell into chaos when you left, but now order is back.
Tom came in through the back door.
- Tom entered through the back door.
Tom entered through the back door.
- Tom came in through the back door.
... dates back to the beginning of time. ...
... and this comes back to the whole-- ...