At first each man had paid $10.
- İlk başta her insan 10 ABD doları ödemişti.
At first, I couldn't play the guitar.
- En başta gitar çalamıyordum.
The trail ahead looked rough.
- İz başta kaba görünüyordu.
We talked about various topics.
- Biz değişik başlıklarda konuştuk.
It's not a suitable topic for discussion.
- Tartışma için uygun bir başlık değil.
At the beginning it'll be tough, but everything's tough at the beginning.
- O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.
She will arrive in Tokyo at the beginning of next month.
- Önümüzdeki ayın başında Tokyo'ya varacak.
Republican Party leaders criticized President Hayes.
- Cumhuriyetçi Parti liderleri Başkan Hayes'i eleştirdi.
Former London mayor Boris Johnson was the leader of the campaign for Brexit.
- Eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson Brexit için kampanyanın lideriydi.
He is suffering from a headache.
- O, baş ağrısından acı çekiyor.
Lee Leffingwell is the head of the Austin City Council.
- Lee Leffingwell, Austin Şehir Konseyi'nin başkanıdır.
After the entrée comes the main dish.
- Başlangıç yemeğinden sonra ana yemek gelir.
His failure was mainly due to carelessness.
- Onun başarısızlığı çoğunlukla dikkatsizliği yüzündendi.
She didn't like horsemeat, initially.
- Başlangıçta at etini beğenmedi.
After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry.
- Onun büyükbabasının ölümünü işitmesinin ilk şokundan sonra, kız ağlamaya başladı.
What heading does this come under?
- Bu hangi başlığın altında toplanıyor?
Mr Suzuki, who is a former Prime Minister, will be chairman of the committee.
- Bay Suzuki, eski bir Başbakan, komitenin başkanı olacak.
The Prime Minister has resigned.
- Başbakan istifa etti.
The capital of Italy is Rome.
- İtalya'nın başkenti Roma'dır.
Beijing is the capital of China.
- Pekin, Çin'in başkentidir.
If I start eating potato chips, I can't stop.
- Patates cipsi yemeye başlarsam, duramam.
I ate the whole bag of potato chips by myself.
- Bir torba patates cipsini tek başıma yedim.
It's interesting to observe American politics, especially during a presidential election.
- Amerikan siyasetini, özellikle başkanlık seçimi sırasında gözlemlemek ilginçtir.
I might flunk the course.
- Kurda başarısız olabilirim.
If you flunk this exam, you'll have to repeat the course.
- Bu sınavda başarısız olursan, kursu tekrar etmek zorunda kalacaksın.
Self confidence is the key to success.
- Kendine güven başarının anahtarıdır.
The mayor presented him with the key to the city.
- Belediye başkanı ona şehrin anahtarını sundu.
The mayor addressed the general public.
- Belediye başkanı genele hitap etti.
The general use of forks for eating started in the tenth century A.D.
- Çatalların yemek için genel kullanımı milattan sonra onuncu yüzyılda başladı.
You'll get into trouble if your parents find out.
- Ailen anlarsa başın belaya girer.
Apart from his parents, no one knows him very well.
- Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.
Tom stuck his nose where it didn't belong.
- Tom başkalarının işine burnunu soktu.
I don't poke my nose into other people's business.
- Burnumu başkalarının işine sokmam.
The principal natural isotope of aluminium is aluminium-27.
- Alüminyum'un başlıca doğal izotopu alüminyum-27'dir.
Mr. Jackson is our principal.
- Bay Jackson, bizim başımız.
He bowed to me as he left the room.
- O, odadan ayrılırken başıyla beni selamladı.
He bowed to his teacher.
- O, başıyla öğretmenini selamladı.
To protect your head, you need to wear a helmet.
- Başınızı korumak için bir kask takmanız gerekir.
“The Satanic Verses” by Salman Rushdie is a real masterpiece of modern literature.
- Salman Rüşdi'nin “Şeytan Ayetleri” modern edebiyatın gerçek başyapıtıdır.
This movie is indeed a timeless masterpiece.
- Bu film gerçekten ebedi bir başyapıt.
Nobody else got hurt.
- Başka hiç kimse yaralanmadı.
Nobody but John has heard of it.
- John'dan başka hiç kimse onu duymadı.
The primary cause of his failure is laziness.
- Onun başarısızlığının ana nedeni tembelliktir.
Honesty is the primary reason for his success.
- Dürüstlük onun başarısı için temel nedendir.
My grandfather nodded and smiled at me.
- Büyükbabam başını salladı ve gülümsedi.
It's fine to make grandiose plans, but I'd like you to start with what you have on your plate.
- Bu görkemli planları yapmak iyi fakat tabağında sahip olduğunla başlamanı istiyorum.
The premier is likely to resign.
- Başbakan muhtemelen istifa edecek.
The two premiers had nothing in common.
- İki başbakanın ortak hiçbir şeyi yoktu.
Nobody listens to this music except nuts.
- Delilerden başka kimse bu müziği dinlemez.
This style of hairdressing first appeared in the early 19th century.
- Kuaförlüğün bu stili 19. yüzyılın başlarında ilk kez görüldü.
At first, I couldn't play the guitar.
- En başta gitar çalamıyordum.
The accident was caused chiefly by the unpredictable weather.
- Kazanın başlıca nedeni öngörülemeyen havaydı.
The army chief reported that the war was lost.
- Genelkurmay başkanı savaşın kaybedildiğini bildirdi.
When did you start liking baseball?
- Ne zaman beyzbolu sevmeye başladın?
Baseball season has begun.
- Beyzbol sezonu başladı.
Everything starts from the basis.
- Her şey temelden başlar.
We work on a piecework basis.
- Biz parça başı esasına göre çalışırız.
According to the weather forecast, the rainy season will set in before long.
- Hava tahmini göre, yağışlı mevsim çok geçmeden başlayacak.
He lived alone in the forest.
- Ormanda yalnız başına yaşadı.
Tom wants to be a successful architect.
- Tom başarılı bir mimar olmak istiyor.
Laurent Weber is the archbishop of Portland.
- Laurent Weber Portland'ın başpiskoposu.
Ikeda made several silly mistakes, and so he was told off by the department head.
- Ikeda birkaç aptalca hata yaptı ve bu yüzden ona bölüm başkanı tarafından ağzının payı verildi.
I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
- Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.
I work in Central Park every morning starting at six.
- Central Park'ta her sabah altıda başlayarak çalışıyorum.
Mario Draghi is the head of the European Central Bank.
- Mario Draghi, Avrupa Merkez Bankası'nın başkanıdır.
All beginnings are difficult.
- Bütün başlangıçlar zordur.
In love, there are only beginnings.
- Aşkta, sadece başlangıçlar vardır.
Whatever has a beginning also has an end.
- Başlangıcı olanın sonu da vardır.
A good beginning makes a good ending.
- İyi başlayan iyi biter.
The film had a great beginning, but the ending wasn't believable.
- Filmin harika bir başlangıcı vardı, ancak sonu inandırıcı değildi.
A good beginning makes a good ending.
- İyi başlayan iyi biter.
Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.
- Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.
Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.
- Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.