alteration, though it be from worse to better, hath in it inconveniences….
A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else.
- Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.
In order to make us and everyone else remember this day, I ask everyone to plant a tree with us.
- Bize ve başka herkese bu günü hatırlatmak için, bizimle birlikte herkese bir ağaç dikmesini rica ediyorum.
Am I that much different from everyone else?
- Ben başka herkesten o kadar farklı mıyım?
I would do it in a different way than you did.
- Senin yaptığından başka türlü yapardım.
It is difficult to translate a poem into another language.
- Bir şiiri başka bir dile çevirmek zordur.
Say it in another way.
- Onu başka bir şekilde söyle.
By other's faults wise men correct their own.
- Akıllı insanlar başkalarının hatalarıyla kendi hatalarını düzeltirler.
They are talking loudly when they know they are disturbing others.
- Başkalarını rahatsız ettiklerini öğrendiklerinde yüksek sesle konuşuyorlardı..
I tried to convince Tom otherwise.
- Tom'u başka türlü ikna etmeye çalıştım.
Tom sat alone in the otherwise empty room.
- Tom başka boş odada tek başına oturdu.
Did Mary have any other children besides Jesus?
- Mary'nin İsa dışında başka çocukları var mı?
There was no one there besides me.
- Orada benden başka kimse yoktu.
The little girl never smiles at anyone other than Emily.
- Küçük kız, Emily'den başkasına asla gülümsemez.
It's none other than Tom!
- O, Tom'dan başkası değil.
We had no choice but to leave the matter to him.
- Meseleyi ona bırakmaktan başka çaremiz yoktu.
The girl did nothing but cry.
- Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.
I won't answer any more questions right now.
- Şimdi başka sorulara cevap vermeyeceğim.
To be happy and not ask any more questions would be best.
- Mutlu olmak ve başka soru sormamak en iyisi olur.
Tom reads more books than anyone else I know.
- Tom tanıdığım başka herhangi birinden daha çok kitap okur.
They have no more wine.
- Onların başka şarapları yok.
Apart from my sister, my family doesn't watch TV.
- Kız kardeşimden başka, ailem televizyon izlemez.
Apart from Barack Obama, all US presidents were white.
- Barak Obama dışında bütün Amerika Birleşik Devletleri başkanları beyazdır.
Tom didn't know what else to do.
- Tom başka ne yapacağını bilmiyordu.
What else could I have done?
- Başka ne yapabilirdim?
They had no alternative but to retreat.
- Geri çekilmekten başka seçenekleri yoktu.
We agreed that there was no other alternative.
- Başka seçenek olmadığını kabul ettik.
Any further comment is redundant.
- Daha başka yorum lüzumsuzdur.
We need to avoid any further delays.
- Başka gecikmelerden kaçınmalıyız.
Apart from my sister, my family doesn't watch TV.
- Kız kardeşimden başka, ailem televizyon izlemez.
Apart from his parents, no one knows him very well.
- Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.
Tom had no choice except to accept the consequences.
- Tom'un sonuçları kabul etmekten başka seçeneği yoktu.
I know nothing except that she left last week.
- Geçen hafta ayrıldığından başka bir şey bilmiyorum.
Nothing but peace can save the world.
- Barıştan başka hiçbir şey dünyayı kurtaramaz.
The President called on everyone to save energy.
- Başkan enerji tasarrufu yapmak için herkesi aradı.