His life was a long series of failures.
- Onun hayatı uzun bir başarısızlıklar dizisiydi.
He often attributes his failures to bad luck.
- Başarısızlıklarını çoğunlukla kötü şansa bağlıyor.
Everybody expected that the experiment would result in failure.
- Herkes deneyin başarısızlıkla sonuçlanacağını bekliyordu.
His project ended in failure.
- Onun projesi başarısızlıkla sona erdi.
That was a terrible miss! cried the commentators.
- Yorumcular Bu korkunç bir başarısızlıktı! diye bağırdılar.
But for your steady support, my mission would have resulted in failure.
- Eğer senin düzenli desteğin olmasa, benim misyonum başarısızlıkla sonuçlanırdı.
Human beings often lack insight into their own faults and failings.
- İnsanoğlu çoğunlukla kendi hatalarına ve başarısızlıklarına karşı iç görüden yoksundur.
Our negotiations to lower export taxes suffered a big setback.
- İhracaat vergilerini düşürme müzakerelerimiz büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı..
It's only a minor setback.
- Bu sadece küçük bir başarısızlık.
Success or failure is all the same to me.
- Başarı ya da başarısızlık ikisi de benim için aynıdır.
His project ended in failure.
- Onun projesi başarısızlıkla sona erdi.